20 Aralık 2011 Salı

Azıcık aşım, dertsiz başım...


Son zamanlarda gerek obezite konusunda gerek diyabet konusunda daha çok uzman medyada beyanat vermeye başladı. Eskiden AIDS veya kanser çağımızın hastalığı olarak adlandırılırdı, şimdi obezite en büyük tehdit olarak gösteriliyor. Bilim adamı olmaya gerek yok. Açın eski albümleri; annelerinizin, teyzelerinizin 30-40 yaşındaki fotoğraflarına bakın, bir de aynı yaşta kendi halinize bakın. Çoğumuz en az 10 kilo daha tombul görünürüz, daha fenası, görünmekle kalmayız, öyleyiz.

26 Kasım 2011 Cumartesi

Ölümsüz olmak ya da olmamak (Immortals - Ölümsüzler: Tanrıların Savaşı)

Şu sıralar sinemalarda Immortals ya da Ölümsüzler: Tanrıların Savaşı adıyla gösterilen filme henüz gitmediyseniz,  filme gidip gitmeyeceğinize karar vermeden önce bu yazıyı okumanızda fayda var...

12 Kasım 2011 Cumartesi

11.11.11


Teşvikiye'de yeni açılan pasta butiği The Cupcakery'den sevgili Burcu Esin, 11.11.2011'in anısına bu cupcake'i ikram etti. Tadı da görüntüsü kadar nefis olan bu mini minnacık pasta, harika bir doğumgünü hediyesi oldu. Burcu bu minik sanat eserlerini sipariş üzerine yapıyor. Vanilyalı, çikolatalı veya nasıl arzu ederseniz öyle hazırlanan bir hamurun üzerine, yine arzu ettiğiniz renklerde ve malzemeyle süsleme yapıyor.

Geleneksel Amerikan tarzı cupcake'in üzerinde ''frosting'' denilen bir krema tabakası oluyor. Resimde gördüğünüz tarzda beyaz bir krema (aslında gıda boyası ile çok farklı renklerde yapmak mümkün). Frosting, tereyağ ve pudra şekeriyle yapılıyor ve oldukça yoğun bir şey. Fakat cupcake'in altındaki hamuruyla birlikte gayet uyumlu.

Tanıdığım pastacılar, genellikle Türkler'in bu kremadan pek hoşlanmadığını ve cupcake'lerin çok beğenilmesine rağmen istene düzeyde satılmadığını söylüyorlar. Benim Türkler'e cupcake satmak isteyen pastacılara önerim, cupcake'lerin üzerine yapıştırıcı gibi incecik bir tabaka frosting sürüp, üzerini bol file badem ya da fındık ile kaplamaları... Portakal kabuğu rendesi falan gibi başka yaratıcı çözümler de bulunabilir. Ne dersiniz?

20 Ekim 2011 Perşembe

Strawberrynet Türkiye'ye gönderim yapmaya başladı

Bu sabah Strawberrynet'ten gelen bir duyuruyu derhal paylaşmak istedim:
Strawberrynet Türkiye'ye gönderim yapmaya yeniden başladı. Duyuruda, yasal vergisiz sipariş paket sınırı olan 150 Euro'yu göz ardı etmemiz (aslında 75 Euro'ya indirildi), dilediğimiz kadar alışveriş yapabileceğimiz yazıyor. Yasaya göre kozmetik sipariş edemiyorduk, duyuruda tüm ürünlerin ithalatı yapılmış ve vergisi ödenmiş olduğu ifade ediliyor. Bu demek oluyor ki Strawberrynet Türkiye'de ofis ya da depo kurdu ve ürünleri ticari (ve yasal) yoldan Türkiye'ye sokup, yurt içinden postalayacak. Duyurunun tamamını buradan görüntüleyebilirsiniz.

10 Eylül 2011 Cumartesi

Blogger'lar nasıl para kazanır?

Daha önce "blogger"lığın bir meslek olup olmadığı konusundaki görüşümü Tatlı Hayat'ta yazmıştım. Blog yazmayı seven, bu işe ciddi mesai harcayan insanların sayısı azımsanmayacak kadar çok. Aralarında "Madem bu kadar zaman harcıyoruz, bari biraz para kazansak..." diye düşünenler de var. Blog yazmak içten gelen bir motivasyonla gönüllü olarak yapıldığına göre, karşılığında manevi tatmin dışında bir şey beklerseniz, "oyunun kurallarını sen koy" durumu ortaya çıkıyor, çünkü mevcut oyunun kurallarında para kazanmak yok. En azından blogger'lar için...

3 Haziran 2011 Cuma

Modayı nereden takip ediyorsunuz?

Kendimi moda yazarı olarak adlandırmam. Fakat moda konusunda Tatlı Hayat'ta ilginç şeyler okuduğunu söyleyenler modayı nereden takip ettiğimi soruyor. Eskiden modayı dergilerden takip ederdik. Kadın ve moda dergilerine heyecanla bakar, dergide gördüğümüz bir giysiyi bir ünlünün üzerinde görünce "hah, ben bunu daha önce görmüştüm" derdik. Fakat şimdilerde dergiler modayı takip etmek için bir numaralı kaynak değil.

20 Mayıs 2011 Cuma

Küstüm, oynamıyorum...

Bir süredir erişim engeli olduğu için kendi bloguma erişemiyor ve yeni yazı yazamıyordum. Bugün yarın engel kalkar derken, Nisan ayında yeni bir engelle karşılaştık. Yurt dışından satın alınan kozmetik ve gıda ürünlerine bedeli ne olursa olsun (150 Euro'dan az olan alışveriş vergiden muaftı) gümrük vergisi uygulanacağı, üstelik kişi başına yılda 5 defa olmak üzere sınırlama getirileceği haberini duyduk.

29 Mart 2011 Salı

E-ticaret nereye koşuyor?

İnternette en çok aranan sözcükler arasında "e-ticaret", "lüks alışveriş siteleri" ve "Türkiye'ye gönderim yapan e-ticaret siteleri"nin yakın zamanda gözle görülür bir biçimde arttığını sadece Tatlı Hayat'ın istatistiklerine bakarak bile söyleyebilirim. Yeni e-ticaret modellerinin oluşturulmasıyla deyim yerindeyse tüm dünyada bir "e-ticaret patlaması" yaşanıyor. Bundan ülkemiz de nasibini alıyor. Bizde de çok başarılı olan (ki bana göre bu başarı sürdürülebilir değil) "private shopping" sitelerinden dolayı, cebinde üç kuruş parası olan "ya, bir e-ticaret sitesi yapalım" diye ortalarda dolaşıyor. Sözün özeti, son bir yılda 60 küsur tane yeni "private shopping" ve "grup pazarlama" sitemiz oldu. "Hangisi daha iyi, birinin diğerinden ne farkı var?" diye soracak olursanız, pek fazla fark olmadığını söyleyebilirim.

22 Şubat 2011 Salı

Her seçim sizi bir yere götürür...



Willem Dafoe en sevdiğim oyunculardan biridir. Sinemayı severim ama internetten film veya video izlemeyi pek tercih etmem. Willem Dafoe'nun viski firması Jim Beam reklamında oynadığını okuduğumda, sırf bu reklamı görmek için Youtube'a girdim. Hayırseverin biri buna Türkçe altyazı yazar elbet. Ben kısaca özetleyeyim, dış ses diyor ki "Her seçim sizi bir yere götürür, cesur seçimler sizi olmanız gereken yere götürür" (İngilizcesi kafiyeli ama Türkçe'de böyle oluyor). Filmi çok beğendim, umarım siz de beğenirsiniz.

NOT: Filmde Dafoe'nun modacı olduğu sahnede sizce kim karikatürize ediliyor? Kimin kare çerçeveli gözlüğü, dik yaka gömleği, kravatı var? : )) Çok hoş olmuş...

NOT 2: Benicio Del Toro'lu Campari takvimini gördüm geçenlerde bir yerde. Resimlerini bulup sizinle paylaşacağım. Sizi mahrum eder miyim hiç?

NOT 3: Bugün internette Jim Beam Türkiye'nin bir reklam kampanyasını gördüm. Erkek Aklı Neye Çalışır? sorusuna cevap bulunca iPad kazanıyorsunuz. Marka aynı marka da, o ne diyor, bu nediyor?

2 Şubat 2011 Çarşamba

Böyle aşka kim "hayır" diyebilir?

Sevgililer Günü yaklaştığında her sene piyasaya kalpli-malpli birşeyler çıkar. Bu sene gördüklerim arasında en çok yukarıdaki resimde gördüğünüz Havaianas terlikleri beğendim. Bunlar, Havaianas'ın en güzel modeli değil belki, ama renkleri ve deseni kesinlikle hediye verdiğiniz kişiyi mutlu edecek cinsten. Bu kadar basit, şirin, işlevsel ve ucuz olmaları nedeniyle "az veren candan..." kategorisinde en favori hediye olmayı hak ediyor bence. Bir de bazı ülkelerde Sevgililer Günü yaza denk geliyor, mesela Havaianas'ın memleketi Brezilya'da... Bunu da göz önünde bulundurun, öyle karar verin : ))

NOT: Havaianas Türkiye web sitesinde bu modeli göremedim, Türkiye'de satılıp satılmadığını bilmiyorum. Amerika'daki satış fiyatı 24 Dolar.

NOT 2: Biraz önce gelen bir bültende ismilazımdeğil markalı bir el blender'ı Sevgililer Günü hediyesi olarak öneriliyor. Tamam, Sevgililer Günü satışların ve tüketimin tavan yaptığı bir dönem ama, el insaf! Romantizm öldü mü ya?

19 Ocak 2011 Çarşamba

Ifistanbul 2011 iftiharla sunar: Jodorowsky ve Santa Sangre

Ifistanbul 2011'in programının açıklanmasını heyecanla bekliyoruz. Program henüz açıklanmadı ama ilk haberler gelmeye başladı: John Lennon’dan David Lynch’e kadar pek çok sanatçıya ilham vermiş Şili asıllı yönetmen Alejandro Jodorowsky, 1989 yapımı kült filmi Santa Sangre’nin festival kapsamındaki gösterimi nedeniyle İstanbul’a geliyor. 22 Şubat Salı gecesi ve 20 Şubat Pazar gecesi filmin gösteriminin ardından sinema üzerine özel bir konuşma yapacak olan Jodorowsky hakkındaki gelişmeleri ifblog'dan takip edebilirsiniz. 17-27 Şubat 2011 tarihleri arasında 10. kez gerçekleşecek olan İfistanbul'un biletleri 5-7 Şubat arasında Mybilet üzerinden ön satışa sunulacak (acıklı Biletix tecrübelerim nedeniyle, yaşasın Mybilet, yaşasın Mybilet'i seçen ifistanbul yönetimi!).

11 Ocak 2011 Salı

Blogger'lık bir meslek midir?

Blog yazmak gittikçe yaygınlaşan bir uğraş. Aynı şekilde blog takip etmek de... Resimde gördüğünüz İsveçli moda blogger'ı Elin Kling, bloguyla o kadar popüler oldu ki, İsveçli H&M, Kling'in adıyla (tabii ki onun seçtiği parçalardan oluşan) bir koleksiyon hazırladı. Bu noktada akıllara şu soru geliyor: Bir mağaza, bir blogger'ın stilinden esinlenip bir koleksiyon hazırlar mı? Blogger'lık bu kadar ciddiye alınan bir iş mi? Blog yazarak kariyer yapmak mümkün mü?

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails