24 Mayıs 2008 Cumartesi

Çok yaşa Illy: Espressamente!



Kanyon'da metro girişindeki bir dükkanın açılmasını aylardır bekliyordum. Sonunda açıldı: Espressamente. Sabahları Kanyon Starbucks ile yaşadığım take away kahve kabusunun üzerine ilaç gibi geldi. Bu hafta henüz take away servisi başlamamıştı ama sanıyorum haftaya başlatırlar.

Yukarıdaki resim başka bir Espressamente'nin resmi. Espressamente, Türkçe'de 'çabucak' demek. 'Açıkça' olarak çevrilebilecek ikinci bir anlamı daha var. İtalyan kahveci Illy'nin kahve mağazası. Fakat tasarımı ve sunumu daha Avrupai (haliyle...)

Kanyon'dan tam metroya girişte, köşede kalmış minik dükkanlardan biri olmakla beraber, Espressamente'nin kısa zamanda favori olacağından hiç şüphem yok. Çünkü 19 Mayıs'ta başlayan sigara yasağı nedeniyle, Kanyon içinde sadece belli noktalarda sigara içilebiliyor. Bunlardan biri de Espressamente'nin yakınındaki bankların olduğu açık alan. İnsanlar doğal olarak bu civarda sigara içiyor. Yanında bir kahve de isterler herhalde...

17 Mayıs 2008 Cumartesi

Kraliçe'nin patikleri



Geçen hafta, İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth'in Türkiye ziyareti boyunca yaptığı her şeyi saniye saniye medyadan izledik. Onu yedi, bunu giydi, şuna baktı, bunu sordu... En ciddisinden en magazin ağırlıklı olanına kadar tüm yayınlar, istisnasız gündemine bu konuyu aldı. Tatlı Hayat magazine pek itibar etmez. Ancak Kraliçe'nin ziyaretinden aklımda kalan bir küçücük noktayı aktarmadan geçemeyeceğim. Kraliçe, ziyareti sırasında Bursa'da Yeşil Cami'ye gitti. Adetlere uygun olarak camiye girerken başını bir eşarpla örttü ve ayakkabılarını çıkardı. Sonra yanında getirdiği beyaz patiklerini çorabının üzerine giydi (giymiş, biz basından izliyoruz...). Meşhur TV programlarında bu konu konuşulurken, Müjde Ar da bombayı patlattı, 'belki Kraliçe'nin ayakları kokuyordur' dedi. Ertesi gün bütün basında "Müjde Ar gaf yaptı" haberleri yer aldı. Lafı uzatmadan sadede geleyim: Günümüz kadınlarının ve erkeklerinin artık giyim-kuşam adabına özen göstermediğini ve görgü kurallarını takmadığını (aslında bilmediğini) gözlemliyorum. Oysa çoğu kuralın çıkışı böyle zarif insanların zarif davranışlarından kaynaklanır. Bana göre Kraliçe'nin umuma açık bir yerde ayakkabısını çıkardıktan sonra üzerine beyaz patik giymesi son derece zarif ve düşünceli bir davranış. Zira biz camilerde terli ayakkabılarımızı kapıda bırakır, terli ayak ve çoraplarımızla üzerinde dolaştığımız halıların üzerine oturur, sonra da namaz kılarken yüzümüzü dayarız. Kimse benim ayağım terlemez, kokmaz demesin. Belki Kraliçe'nin ayakları kokutuğu, belki üşüdüğü için giymiştir patikleri (kabul günlerine giderken bazı kadınlar da kendi patiklerini götürür ya yanında...). Belki fazlasıyla titizlikten, "aman ayağım değmesin" diye giymiştir. Belki de "insanlar burada ibadet ediyor, ayağımla basmayayım" diye düşünceli davranarak patikleri giymiştir. Her ne olursa olsun çok şık bir davranış oldu. Bence bundan sonra camide Cuma'ya giden erkekler de böyle yapsın. Özellikle yaz aylarında herkes çorapsız gezerken...

Seneler önce doğum gününe davet edildiğim bir ünlümüzün, duvardan duvara beyaz halı kaplı evine girerken yardımcısının "ayakkabılarınızı çıkarmanıza gerek yok" dedikten sonra hastane tipi mavi naylon galoşları elime tutuşturmasını hatırladım da... Bir salon dolusu ayağı galoşlu davetli düşünün. Görgülülük-görgüsüzlük meselesini açma gereği oradan geldi...

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails