25 Şubat 2010 Perşembe

Hem tanıdık hem yepyeni: Vogue Türkiye

Vogue Türkiye'nin birinci sayısı bugün bayilerde. Nihayet. Dün ise derginin özel olarak numaralanmış ilk 1000 kopyası, koleksiyonerler için özel olarak satışa sunuldu. 11, 12 ve 13 numaralı kopyaları aldım. İşte izlenimlerim.

 24 Şubat 2010 Çarşamba, saat 12.30. İstinye Park'ta Markalar Caddesi'ndeyim. Vogue Türkiye'nin ilk sayısı için binlerce kişinin İstinye Park'a hücum edeceğine dair rivayetler Facebook'te dolaştığı için, satışa sunulma anından biraz daha erken gitsem iyi olur diye düşündüm. Hava da güzeldi zaten...

Gittim ve gördüm. İzdiham falan yoktu. Hatta kimsecikler yoktu. Birkaç modasever genç standın kurulup yerleşimin tamamlanmasını bekliyordu. Bir tanesi şehir dışından gelmiş, sabahtan beri bekliyormuş. Sonradan adının Koray Caner olduğunu öğrendim. O da bir blogger olduğundan, heyecanını kendi blogunda anlatmış. Kendi aramızda konuşurken bir sıra oluşturduk. Sonrasında sırayı görenler ard arda dizildi ve resimde gördüğünüz manzara ortaya çıktı. Fotoğrafçılar geldiğinde bu sıra, artık bir kuyruğa dönüşmüştü. Karşıda, Masa'da oturan hanımlar da sırayı görünce şoförlerini gönderdi, böylece sadece  Louis Vuitton çantalı kızlar değil, bıyıklı Türk erkekleri de Vogue Türkiye'yi heyecanla bekliyormuş gibi bir görüntü oluştu : ))

Bütün bir öğleden sonram evire çevire dergiye bakmakla geçti. Kolay değil, 562 sayfa. Derginin kapağında Jessica Stam. Muhteşem görünüyor. Fakat bildiğimiz dergi kapaklarından çok daha sade, çok daha mat bir kapak.  Önce gözüme kapak boş göründü. Biraz da soğuk. Altın yaldızlı Türkiye yazısı da zemin rengine yenilmiş, hiç belli olmuyordu. Sonra yapay ışıkta tekrar tekrar bakınca ve derginin içeriğini inceleyince, Vogue Türkiye'nin diğer Vogue'lara göre çok daha modern ve zarif bir grafik tasarımı olduğunu gördüm. O gözle bakınca algınız da değişiyor. Tablo gibi bir kapak, saklamaya değer bir ilk sayı...

Derginin içeriğine gelince: Moda çekimleri muhteşem, söyleyecek hiçbir söz yok. Gerek Ferzan Özpetek röportajı gerekse Mehmet Günsür-Selma Ergeç röportajları başarılı prodüksiyonlarla harika konulara dönüşmüş. Eski mankenlerin Bodrum'da biraraya geldiği prodüksiyon bana Vizyon'da çalıştığım yılları anımsattı. Vizyon dergisinde biz de sanatçı, kanaat önderi ya da tanınmış çeşitli mesleklerden insanlarla özel prodüksiyonlar yapar, keyifli fotoğraflar eşliğinde konuyu işlerdik. Bu mankenlerin benim Vizyon yıllarımın (1996-2000) gözde mankenleri olması ve bize de sıkça konuk olmaları bana dejavu yaşattı. Dergide sevgili Ebru Çapa'nın kaleminden Zeki Müren'in moda anlayışının anlatıldığı konu çok konuşulacak gibi görünüyor. Özellikle de Zeki Müren'i pek tanımayan 1980 sonrası doğmuş gençlere Türkiye'de modanın ve yaratıcılığın ne günler gördüğünü anlatması bakımından...

Sinema, müzik, kitap, ajanda, güzellik gibi konuların hepsini teker teker inceledim.  Derginin Flaş-Popüler hayat rehberiniz bölümü beni yine eski günlere götürdü: Yeni mekanlar, genç yüzler, açılışlar, davetler... Davetlerde gördüğüm isimler Hakan Ezer, Cem Hakko, Begüm ve Adnan Şen, Erol Tezman, Atıl Kutoğlu, Mustafa Taviloğlu, Verda Penso... Hepsi Vizyon'da sık sık takip ettiğimiz cemiyet simaları. "Değişen hiçbir şey yok, gittim-geldim hala aynı insanlar" diye düşünmeden edemedim... Vogue Türkiye sayı 1. Hem tanıdık hem yepyeni... Vatana millete hayırlı olsun.

Konuyla ilgili yorumlarınızı bekliyorum. İsterseniz sağ sütundaki ankete oy vererek de fikrinizi söyleyebilirsiniz.

NOT 1: "Havalı" LG Chocolate telefonumla artık fotoğraf çekemiyorum. Durduk yerde bozuldu, kamerası çalışmıyor. O nedenle fotoğrafları ntvmsnbc'den arakladım, umarım beni mazur görürler. "Havalı" olduğu için bir şey satın alırken, iki kere düşünmek lazım.

NOT 2: Vogue Türkiye'nin web sitesini henüz açılmamış, sanıyorum yetiştiremediler. Hala reklamlar dönüyor : (  Yeniliklerden anında haberdar olmak için Facebook'taki sayfaya üye olmanızı ya da e-postanızı bırakmanızı tavsiye ederim.

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails