21 Ağustos 2010 Cumartesi

"Bir kısım medya": Blog'lar ve blogger'lar

Bu yıl, özellikle de son üç aydır halkla ilişkiler şirketlerinin gönderdiği basın bülteni sayısında gözle görülür bir artış var. Bir halkla ilişkiler şirketinin görevlerinden biri tabii ki basın bülteni göndermektir, ben bir blog yazarı olarak e-postama gelen basın bültenlerini kast ediyorum. Markalar ve halkla ilişkiler şirketleri artık blog yazarlarını da medya mensubu olarak kabul ediyor. Bugün, biraz bu konudan bahsetmek istiyorum.


Medyada ezber bozuldu

Blog yazmaya 2006'da başladım. Merak ettim: "Neymiş bakayım bu blog" dedim, www.blogger.com'a girdim, bir hesap oluşturdum ve başladım. O gün bugündür devam ediyor. İnsanların kendi tecrübe, duygu ve düşüncelerini yazdıkları (bazıları da anılarını yazıyor) kişisel blogların, bu kadar popüler olacağını ve bir gün bir tür medya aracı olarak algılanacağını herhalde başlangıçta kimse tahmin etmiyordu. Oysa bugün, gerek sosyal medyanın gerekse blogların geldiği nokta, internette bilginin nasıl üretildiği ve paylaşıldığı konusunda ezberimizi bozuyor. Nasıl bozmasın? Türkiye için konuşacak olursak:

* Neredeyse her iki evden birinde internet var (%41,6)
* Her iki yetişkinden biri internete erişebiliyor (erkeklerde %51,8, kadınlarda %31,7)
* İnternet kullanan kişilerin beşte üçü her gün internete giriyor
* İnterneti e-posta göndermek/almak (%72,8), sohbet etmek ve sosyalleşmek (%64,2), haber, gazete-dergi okumak (%58,8), mal ve hizmetler hakkında bilgi almak (yani şu ürünün fiyatı kaça, daha ucuzu var mı diye aramak %55,7), oyun, müzik, film indirmek/izlemek (%51,2) için kullanıyoruz. Bu bilgileri daha iki gün önce yayınlanan TÜİK araştırmasından aldım.

Tabloya bir daha bakalım:
  • Yaklaşık 80 milyon nüfus var ama ülkenin  en büyük gazetesi hepi topu 500-600 bin satıyor (Gazete almıyoruz!!!). 
  • Onlarca TV kanalımız var, kimi haber, kimi film, kimi eğlence programı, kimi belgesel yayınlıyor ama en çok izlenenler "imkansız aşk" dizileri. Öyle ki izleyiciyi televizyon başında tutabilmek için flashback'ler, reklam araları, her biri bir buçuk saat süren bölümler yapılıyor ama dizi bitince ZAP! Artık uzun uzun TV seyretmiyoruz, bir programa veya kanala sadakat de kalmadı. 
  • Her iki kişiden biri internete giriyor ve interneti kullananların yarısından fazlası da her gün internete giriyor iken, halkın en fazla gözünün önündeki medya aracı neymiş? İNTERNET. Bu araştırmada günde kaç saat internete vakit ayırıldığı yok, ama ben size söyleyeyim: Kabaca günde 2 saat. Özellikle bilgisayar başında çalışanların, gün boyu interneti önlerinde açık zaten... Burada 2-3 milyon akıllı telefon ve bu telefonlarda bulunan internet uygulamalarına ( Twitter, Facebook, borsa ve haber uygulamaları gibi) hiç değinmiyoruz, hesap karışmasın şimdi...

Hal böyle iken,  bütün dünyada olduğu gibi bizde de outdoor ve internet medyasının yükselişi kaçınılmaz. Outdoor yükseliyor çünkü bu mecrada verdiğiniz reklamın görünürlüğü çok fazla. İnternet yükseliyor çünkü insanların gözünün önünde, elinin altında...


İnternetimiz var, peki bununla ne yapıyoruz?

E-postanızı gönderdiniz/aldınız, haberleri okudunuz, Twitter, Facebook hesabınıza göz attınız... Kabaca yarım saat sürmüyor bunlar. Kalan zamanda ne yapılıyor? İnternette arama yapılıyor ya da oyun oynanıyor. İşte en kritik yer burası. Çünkü bir şey ararken çok fazla siteye girer, çok fazla sayfa görüntülersiniz. Aradığınız bilgiye ulaşmak için pür dikkat kesilirsiniz, konuyla ilgili her detaya bakarsınız. Eğer bir marka ile ilgili yerleştirme yapmak istiyorsanız markanızı amiyane tabirle hedef kitlenizin "gözüne sokacağınız" yer burasıdır. Mesele şu ki, özellikle Türkçe sitelerde arama yapan kişinin karşısına genellikle iki tip internet yayını çıkıyor: Haber siteleri ve bloglar. Ürün aranıyorsa buraya e-ticaret sitelerini de ekleyebiliriz. Daha somut örnek verelim, Tatlı Hayat okuyucularının son bir haftadır en çok aradığı kelimelere bakalım:

panini, inception anlamadım, globeshopper, kalpazan, Numnum Bağdat Caddesi, Rodezya, kanlı elmas ne demek vs. 

Bu kelimeleri arama motoruna yazın, karşınıza neler çıkacak... Mesela geçenlerde Naomi Campbell bir elmas yolsuzluğu hakkında mahykemede ifade vermiş ve basında yer almıştı. "Kanlı elmas" teriminin ne demek olduğunu anlamayan biri, arama motorunda aramaya başladığında sürekli aynı adı taşıyan film hakkında sinema ve video izleme siteleriyle karşılaşıyor. Oysa kişinin aradığı şey bu değil. Kişi, hangi elmasa niçin "kanlı elmas" deniyor, bu elmaslar nereden geliyor, mahkemenin konusu ne vb. öğrenmek istiyor. Bu konuda Wikipedia'da Türkçe bir madde yoksa, doğrudan blog içeriğine ulaşıyor. İngilizce'de arasa belki daha ayrıntılı bilgi bulabilir ama maalesef Türkçe'de bilgi içeren içerik üretmek Ekşi Sözlük, Wikipedia ve blog yazarlarına kalmış durumda. Bu saydıklarımın hiçbiri profesyonel medya araçları değil ve tüm bu yazarlar bu içeriği karşılıksız üretiyor. Profesyonel medya, kaliteli içerik üretmekten vazgeçmiş durumda, günü kurtarmaya çalışıyor (yukarıda anlattım, gazeteler satmıyor, kanallarda sadık izleyici kalmadı).

Bir internet geek'i, bir medya mensubu ve bir blog yazarı olarak medyanın bugünü ve geleceği hakkında düşüncelerimi burada yazıyorum. Zaman içinde düşüncelerimin çoğunun doğru çıktığını da görüyorum. Bugün internetin teknik sorunlarının çoğu çözülmüş durumda. Asıl sorun yeni yeni kendini gösteriyor: Kaliteli içerik. Murdoch bu noktada çok kritik bir karar aldı: Nitelikli içerik paralı olacak (haber içeriğini kast ediyor), özetler veya daha az nitelikli parasız versiyonlar olacak. Bu tutum yakında internette içerik üreten diğer medya kuruluşları tarafından da benimsenecek. Geriye parasız ve nitelikli içerik olarak sadece iyi bloglar kalacak. Bunları konuşmak için biraz erken mi acaba?

NOT: Daha önce de yazdığım gibi Tatlı Hayat kişisel bir blog. Burada haber değeri olan konuları, gördüğüm, duyduğum, beğendiğim veya deneyimlediğim şeyleri yazıyorum.  Copy-paste basın bülteni yayınlamamak içerik kalitemizin garantisidir. Lütfen bu konuda ısrarcı olmayınız.

2 yorum:

İlknur Yamak dedi ki...

interneti kullanırken uzmanların ısrarla dikkat çektiği "güvenlik" konusunu da gözardı etmemeliyiz. Zira günümüzde çok can yakıcı olaylar meydana gelebiliyor.
http://wwwilknuryamak.blogspot.com/

Adsız dedi ki...

ilginc bilgiler icin tesekkurler

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails