23 Kasım 2009 Pazartesi

Bilgi için bedel ödemek gerekir mi?



Geçtiğimiz günlerde gazetelerde bir haber okuduk: “Medya devi Murdoch, Google’ı bloklayacağını açıkladı”. Bu habere kimileri gülüp geçti, kimileri kızdı. Bence üzerinde düşünülmesi ve tartışılması gereken bir konu. Çünkü bu olay, günümüzde internetin geldiği noktada bazı kuralların tam olarak yerine oturmadığını gösteriyor.

Konu neydi? Kısaca hatırlatmak gerekirse, Rupert Murdoch Avustralya, İngiltere ve Amerika ve Asya’da medya yatırımları olan News Corp.’un sahibi ve dünyanın en zengin medya patronlarından biri. Dünyanın en çok okunan gazeteleri (The Sun, The Times, New York Post, Wall Street Journal gibi) ile Fox TV’nin de aralarında bulunduğu pek çok yayın organının sahibi. Bu yayınlar izlediği politikalar nedeniyle çok eleştirilmekle birlikte, temel haber kaynakları olarak binlerce kişiye erişiyor. Murdoch, geçmişte basın sendikalarıyla çatışması nedeniyle şimşekleri üzerine çekmiş bir patron. Bu nedenle şimdi söylediği pek çok şey gözünü para hırsı büyümüş kapitalist bir adamın konuşmaları gibi algılanıyor. Oysa bence satır aralarını dikkatlice okumak gerek.

Murdoch, internet üzerinden gazete okumak ve haber videoları seyretmenin ücretsiz olmasına karşı. Neden? Çünkü “değerli içerik” üretmek için bir takım insanlar çalışıyor, araştırıyor, fotoğraf çekiyor, yazıyor, çiziyor, savaş alanlarında yaşıyor... Bütün bunlar maliyet. Örneğin bir Victoria’s Secret defilesinden çekilmiş bir kare fotoğrafın kaç paraya mal olduğu hakkında bir fikriniz var mı? Ya da Afganistan’da çekilmiş 1 dakikalık bir çatışma görüntüsünün elde edilmesi için kaç para harcandığını biliyor musunuz? Sabahları üç kuruşa satın aldığınız bir gazetenin (gazete dünyanın her yerinde bozuk parayla alınan bir şeydir) her bir kare fotoğrafı ve her paragrafı aslında çok ciddi maliyetler üstlenilerek hazırlanır. Bu durumda gazete fiyatlarının yüksek olması gerekir fakat reklam gelirleri sayesinde bir gazetenin perakende satış fiyatı makul seviyelerde tutulabilir.

Eğer bir gazetenin tüm “değerli içerik”ine herkes internetten bedava ulaşırsa ne olur? Bu sorunun cevabı varsayımsal değil: Geçtiğimiz yıllarda New York Times gazetesinin yaşadıkları bunun bire bir örneği oldu. New York Times, Amerika genelinde günde 650 bin adet satılırken, internet sitesine girenlerin sayısı milyonları geçiyordu. Bu durumda gazetenin reklam gelirleri çok geride kaldı. Çünkü reklamverenler kağıda basılmış gazete yerine, çok daha geniş kitlelere ulaşabilen internete reklam vermeyi tercih etti. New York Times gazetesi varlığını sürdürebilmek için gazetenin internet sitesine erişimin paralı hale geleceğini açıkladı. Ayda 5-10 USD gibi, sembolik de olsa bir ücret istiyordu. Bu haber çok tepki topladı.

Bundan birkaç ay önce Murdoch da kendine bağlı gazete ve TV’lerin internet sitelerinin paralı hale geleceğini açıklamıştı. Şimdi ise kendi kuruluşlarına ait tüm internet sitelerinin Google arama motorunu bloklayarak, Google üzerinden yapılan aramalarda bu haberlere erişilmesini engelleyeceğini açıkladı. Teknik olarak bunu yapmak mümkün, Murdoch’ın yasal olarak da içeriğini istediğine gösterme istemediğine göstermeme hakkı var... Burada dikkat çekici olan şey, Google’ın arama motoru aracılığıyla başkalarının içeriği üzerinden para kazanarak haksız rekabet sağlaması ve Murdoch’ın kesin bir dille buna izin vermeyeceğini söylemesi.

Telif hakları ya da fikri mülkiyet konusu, toplum genelinde çok az bilinen bir konu olduğundan, Google’ın yaptığının ne tür bir hak ihlali olduğunu anlamak sokaktaki vatandaş için biraz zor olabilir. Kısaca açıklayayım: Örneğin siz kendi bilgi, tecrübe ve yetenekleriniz doğrultusunda bir fikir eseri ürettiniz. Bu bir şiir, bir tekerleme, bir makale olabileceği gibi, müzik, video, fotoğraf gibi bir araç yardımıyla üretilmiş bir bir eser de olabilir. Bu çalışmayı üretmiş olmaktan dolayı siz, bu eserin eser sahibi olursunuz ve bir eser sahibinin kendi eseri üzerinde çeşitli hakları vardır. Eseri yayınlamak (ya da yayınlamamak) ve eseriniz üzerinden para kazanmak bu hakların başında gelir. İşte gazetede yer alan bir haber, fotoğraf ya da makale de bir çeşit eserdir ve eserin sahibi yayıncısıdır. Eğer siz, bir gazetenin haberini ya da bir kişinin makalesini alıp aynen başka bir mecrada yayınlarsanız (örneğin kendi web sitenizde), sahibinin izni olmadan onun içeriği üzerinden çıkar sağladığınız için eser sahibinin haklarını ihlal etmiş olursunuz. Bu, dünyanın her yerinde suçtur.

Google’ın gerek arama motoru aracılığıyla gerekse Google News aracılığıyla yaptığı şey, başkaları tarafından üretilmiş içeriği kolayca erişilebilir formatlara sokarak (listeleyerek ya da indeksleyerek) kendi alanında barındırmak ve bu içerik üzerinden çıkar sağlamaktır. Daha somutlaştırmak gerekirse, örneğin arama motoruna “küresel ısınma” yazdınız ve bu konuda bir şey arıyorsunuz. Google internette pek çok kişi tarafından üretilmiş içerikleri (haber, makale, video vb.) sizin için kategorize ediyor ve listeliyor. Siz bu listelerde aramanızı yaparken bir taraftan da hedef kitlesi “küresel ısınma” konusuyla ilgili kişiler olan X, Y, Z firmalarının reklamlarını görüyorsunuz. Size bu reklamlar gösterilsin diye her gün binlerce firma Google’a reklam bedeli ödüyor. Ya da günlük olarak Google News sayfasını açtığınızda, hangi dili tercih etmişseniz o dilde, çeşitli gazetelerden alınmış haberler önünüze geliyor. O haberi A, B ya da C gazetesi üretiyor fakat siz Google üzerinden okuduğunuz için Google para kazanıyor. İşte gazete sahipleri ve haber ajanslarının sürekli olarak Google’a dava açmasının sebebi bu. Google bütün bunları yaparken kimseden izin almıyor ya da önceden bir anlaşma yapmıyor.

İçeriğinin izinsiz kullanılmasının mağdurları sadece gazete sahipleri değil kuşkusuz. Parçaları ya da filmleri internette bedava indirilen pek çok sanatçı, çeşitli sitelere dava açtı. Kimi müzisyenler bazı parçalarını bedava dağıtma yoluna gitti. Nihayet iPod’un yaygınlaşmasıyla parça başına 1 USD ödeme yaygınlaştı ve müzisyenlerin de kullanıcıların da sıkıntısı azaldı. Ben, kendine iTunes’un yöntemini örnek alan Murdoch’ın stratejisinin başarılı olacağını ve o başarılı olduğu için başka pek çok yayıncının da içeriğini parayla satabileceğini düşünüyorum. Para söz konusu olmasa da “değerli içerik” için eninde sonunda bir bedel ödenecek. Kullanıcı, tıpkı TV yayınına para ödemediği gibi, interneti açtığında da her şey önüne bedava gelsin istiyor. Oysa bugün, kimsenin kimseye bedava bir şey verecek durumu yok. TV’de güzel bir filmi baştan sona bedava izleyebiliyor musunuz? Filmin sonuna gelene kadar kaç tane reklam izlemeniz gerekiyor? Kablolu ya da şifreli olmayan, yani para ödenmeyen kaç kanal kaldı? Kendimizi kandırmayalım: Gerçekten değerli bir şeye erişmek için bir bedel ödememiz gerekiyor. Ve internetin varlığı bu gerçeği değiştirmeyecek...


NOT: Bu yazı Online Sektörel Gazete Maxihaber'de yayınlanmıştır.

1 yorum:

Kürksever dedi ki...

Bence durum o kadar da basit değil. Murdoch endişelenmekte haklı çünkü o bir içerik üreticisi değil içerik pazarlayıcısı.

Yazıda itunes örneğini veriyorsunuz, çok güzel, ama hatırlayalım, itunes öncesinde plak şirketleri, içlerinde dinlemeye değer bir iki şarkı bulunan albümleri müşterilerine kaç dolarlara satıyorlardı... Artık ne dinleyiciler ne de müzisyenler plak şirketlerine mahkum. Soru, gazeteler ve televizyon kanallarının da akıbetinin plak şirketleri gibi mi olacağı.

Televizyon kanalı sayısı arttıkça her birinin izlenme oranı düşüyor ve dolayısıyla tekel konumu zayıflıyor. ABD'de Oprah Winfrey'in programı bir zamanlar düzenli olarak 33 milyon izleyiciyi ekran başına kilitlerdi. Şimdilerde bu sayı 7 milyonlara kadar düşmüş durumda ve Oprah yine de en başarılı program sayılıyor.

Ben gelecekte merkezkaç kuvvetlerin güçlerini arttıracağını düşünüyorum.

Afganistan'da çekilmiş çatışma görüntüleri, özellikle 1991 Körfez Savaşı'ndan sonra ciddi bir etkinlik kazanmıştı, ama 2003 Irak Savaşı'ndaki "embedded journalist" uygulaması bu görüntülerin inandırıcılığına ciddi darbe vurdu. Artık savaş alanından görüntü geçme tekeli CNN'in Reuters'in Associated Press'in elinde değil. Irak'taki direnişçilerin çektikleri amatör görüntüler, Batı medyasının kurduğu teknolojik savaş söylemini yerle bir etti.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails