5 Ağustos 2008 Salı

Taklit değil "imitasyon"

Bu yazı aslında bundan birkaç yıl önce yazılacaktı. Başlığı da aynı olacaktı. "Taklit değil 'imitasyon'" sözü de aktaracağım anekdotun veciz sözü olarak zihinlerde yer edecektir eminim. Fakat yeri gelmedi, zamanı gelmedi. Ayrıca bu yazıya konu olan markaların ve konunun "hassasiyetinden" dolayı öyle açık açık yer ve zaman bildirerek yazmak mümkün değil.

Birkaç yıl önce RR Caddesi'nde dolaşırken, sokakta güneş gözlüğü satan bir adamın tezgahında hoş bir gözlük gördüm. "A, bu neymiş, bakayım" dedim. Gözlüğü evirdim, çevirdim; olmadı, taktım, denedim. Şahane gözlüktü, cuk oturdu. Fiyatını sordum, tam hatırlamıyorum ama, pek de işporta fiyatı olmayan bir rakam söyledi satıcı. "Aman, aslı fiyatına taklit gözlük satıyorsun. Üç kuruş fazla verir, mağazadan XX alırım" dedim (Burada marka yazamıyorum, taklit tasarım ya da ürün satmak yasak zira. Ben de "şurada şu dükkan, şu markanın taklitlerini satıyor" diye yazarsam, başka bir suç kategorisine giriyor. Artık anlayan anlar...) Satıcı malına "taklit" dedim diye alındı. Uzun uzun niye o fiyata sattıklarını açıkladı ve ekledi: "Hem bunlar taklit değil, 'imitasyon'" dedi. Öğrendim. O piyasanın jargonu öyleymiş...

ALL dergisini hazırlarken, alışveriş tutkunları için fısıltı gazetesi tarzında köşe yazacak bir yazarımız vardı. Alışveriş tutkunlarının köşe bucak dolaşıp markaların outlet mağazalarını bulduklarını, hiç üşenmeden taa nerelere gittiklerini konuşuyorduk. Laf döndü dolaştı "aslından ayırt edilemeyen" marka çanta ve cüzdan satan bazı dükkanlara geldi ve "Bir sevap işlesek de, meraklısına A'dan Z'ye İstanbul İmitasyon Rehberi hazırlasak" diye bir fikir ortaya çıktı. Tabii Birleşmiş Markalar Derneği desteğiyle çıkan bir alışveriş dergisinde böyle bir rehber olamazdı! Bu sevabı işlemediğimiz için cennete gidemeyecek olmamızın ızdırabıyla hala yanıyoruz, o ayrı...

Blogumda böyle bir rehber yayınlamakla yayınlamamak arasında çok tereddütte kaldığımı itiraf edeyim. Türkiye'nin hem yazılım kopyası, hem müzik kopyası, hem film kopyası hem de tasarım (giysi, mobilya vb.) konusunda uluslararası camiada adı kötüye çıkmış. Bundan utanç duyuyoruz. Öte taraftan, bu tür korsan üretimin bu kadar yaygın olması, kötü niyetli sahtekar kişilerin çok olmasından değil, talebin çok olmasından. Kimse kimseye korsan bir şeyi, gerçek diye yutturmaya çalışmıyor. Bütçeniz aslını almaya yetmediği için, arayıp tarayıp beğendiğiniz ürünün "taklit değil, imitasyon" olanını alıyorsunuz. Yasak olduğunu bile bile... Bu bir ülke gerçeği. Öte yandan markanın mağazasında 2.000 USD olan bir çanta, imitasyoncuda 300 USD. Daha harcıalem bir markanın mağazasında ise 450 YTL. Yani markalar da başka markaları taklit ediyor. Bu da piyasanın gerçeği...

Döndük dolaştık, bu kadar lafı niye ettik? Bloguma gelen ziyaretçilerin arama yaparken kullandıkları kelimeleri incelerken "imitasyon çanta" ve "ZZ marka taklidi" gibi aramalar yaptığını gördüm. Geçenlerde yazdığım Ebay ve Gittigidiyor ilintili yazıdan dolayı bloguma düşüyorlar. Yurdum insanı fellik fellik imitasyon ürün arıyor internette. Deliklerden birini tıkasanız, birinden çıkış yolu bulunuyor. Bu konuda önlem almak isteyenlerin görmesi gereken, taklitçiliğin kabuk değiştirdiği, sınıf atladığı. Artık "imitasyon"a terfi ettiler. Satanlar sattığı, alanlar aldığı şeyden memnun. Anlayan anlar onu...

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails