10 Eylül 2011 Cumartesi

Blogger'lar nasıl para kazanır?

Daha önce "blogger"lığın bir meslek olup olmadığı konusundaki görüşümü Tatlı Hayat'ta yazmıştım. Blog yazmayı seven, bu işe ciddi mesai harcayan insanların sayısı azımsanmayacak kadar çok. Aralarında "Madem bu kadar zaman harcıyoruz, bari biraz para kazansak..." diye düşünenler de var. Blog yazmak içten gelen bir motivasyonla gönüllü olarak yapıldığına göre, karşılığında manevi tatmin dışında bir şey beklerseniz, "oyunun kurallarını sen koy" durumu ortaya çıkıyor, çünkü mevcut oyunun kurallarında para kazanmak yok. En azından blogger'lar için...


Önce mevcut oyunun kurallarını biraz anlatayım: Çoğu kişi blog yazmak için Blogger, Wordpress ya da Typepad gibi ücretsiz bir içerik yönetim sistemi (CMS) kullanır. Bu sistemler oldukça karmaşık ve gelişmiş bir teknolojiye sahiptir ve Wordpress'in gönüllülük esasıyla geliştirilmiş olmasını saymazsak, bu sistemlere ciddi yatırımlar yapılmıştır. Bir blogger bu ücretsiz sisteme üye olur, içeriğini yayınlar, barındırır, blogunun trafiğini ölçümler ve sosyal etkileşim kapısı olarak blogunu kullanır. Bütün bu olanakların her isteyene bedava verilmesi, kapitalizmin tabiatına aykırıdır. Mesela Google bir hayır kuruluşu değildir ve onca yatırım sırf insanlar yemek tariflerini, gezi fotoğraflarını ya da çocuğunun resimlerini yayınlasın diye yapılmamıştır. Yazının devamında içerik yönetim sisteminin nasıl para kazandığını anlayacaksınız fakat önce sıkı bir blogger'ın blog yazarak nasıl para kazanabileceğini inceleyelim:

1. Reklam yayınlayarak
Bir blogger, içerik yönetim sistemi aracılığıyla bloguna Google reklamları veya affiliate marketting sistemi reklamları ekleyebilir. Hatta doğrudan reklamverenin ya da medya satın alma şirketinin verdiği reklamları da yayınlayabilir. Teknik olarak  hepsi mümkündür. Fakat pratikte, aylık 100.000'den az ziyaretçisi olan bir blogun Google reklamlarından para kazanması mümkün değildir. Bu, blogunuzun kalitesiyle ilgili değildir, basit bir istatistik meselesidir. İnternette herhangi bir şey arayan biri (mesela yemek tarifi arasın), arama sonucunda yemekle ilgili bir bloga ulaşabilir. Burada yemek ilintili reklamlar gösterildiğinde, ziyaretçinin o reklamlara tıklama olasılığı ölçülmüştür ve  bu oran kabaca %1 ile 3 arasındadır. Yani sitenize ayda 100.000 kişi geldiğinde, 1.000 ile 3.000  kişinin reklamlarınıza tıklayabileceğini tahmin edebilirsiniz. Varsayalım tıklama başına 15 kuruş alıyorsunuz, Google reklamlarından ayda 150 ile 450 TL arasında bir gelir elde edebilirsiniz. "Eh, cep harçlığımı çıkarıyorum işte" diyenler için sorun yok.

Affiliate marketing (satış ortaklığı programı olarak biliniyor) sisteminden reklam alırsanız, reklama tıklayan kişinin karşısına doğrudan bir e-ticaret sitesi çıkar ve sizin blogunuz üzerinden bu siteyi ziyaret edene kişi, kabaca bir ay içinde o siteden alışveriş yaparsa, siz, bu alışverişten komisyon kazanırsınız. İnternette yine yemek tarifi arayan kişiye dönelim. Sizin blogunuzdaki reklama tıklayarak tencere satan bir e-ticaret sitesine gider. Affiliate marketing reklamları daha cazip olduğundan, ziyaretçilerinizin reklama tıklama oranı daha yüksek olabilir. Bu örnek için % 5 diyelim. Affiliate marketing sistemleri, kendi sitelerine gelen ziyaretçileri özel tracking sistemi ile takip ederler. Reklama tıklayan kişi 30 gün içinde aynı siteden örneğin 200 USD'lik alışveriş yaparsa, bunun %2 ile 30 arasında değisen miktarı blogger'ın komisyonu olabilir. Komisyon, satılan ürüne, siteye, ülkeye, kampanyaya göre değişir. Genelde ucuz şeyler satan siteler yüksek komisyon verir. Kabaca %5 komisyon hakkınız var diyelim. 200 USD'nin 10 USD'si sizindir. Yine bu yolla ayda 100.000 ziyaretçinin 5.000 tanesi ilgili siteyi ziyaret etse, bunlardan 50 tanesi siteden 200'er dolarlık alışveriş yapsa kabaca 500 USD kazanabilirsiniz.

Bir diğer yöntem, bir markanın blogunuzu çok beğendiği için size reklam vermek istemesi ya da bir medya satın alma şirketinin  sizi listesine almasıdır. Bu, bir blogger için yukarıdaki iki yöntemden daha zordur çünkü markalar, harcadıklari pazarlama bütçelerinin karşılıgında ROI (return of investment - yatırımın geri dönüşü) hesabı yaparlar. Yani sizin blogunuza ayda 1.000 TL'lik reklam vererek 1.000 ile 5.000 arasında kişinin bu reklama tıklaması sağlanır. Bunun markaya geri dönüşünü ölçtüklerinde size reklam vermeye değip değmeyeceğine karar verirler. 1.000 TL karşılığında en iyi ihtimalle 5.000 tık aldıklarında tıklama başına maliyet 20 kuruş olur ki bu, yukarıda örneğini verdiğim 15 kuruşluk Google reklamından daha yüksektir. Bu noktada marka sizinle değil Google ile çalışmayı tercih edecektir. Reklam fiyatını 1000 TL'nin altına çekeyim diyebilirsiniz, o zaman da zaten kazanacağınız para Google reklamlarından kazanacağınız kadar olacaktır. Yani her durumda Google kazançlı : ))

2. Sponsor bularak
Bir blog yazarı, yayınladığı içeriğin kalitesini arttırmak istediğinde cebinden çıkan masrafların bir bölümünü okuyucularını hedef alan bir markanın karşılamasını isteyebilir. Yani gezi yazıları yazıyorsanız,  gezileriniz için yapacağınız harcamanın bir bölümünün bir havayolu şirketi veya bir otel zinciri tarafından karşılanmasını isteyebilirsiniz. Bu tür şirketler size sponsor olarak, onların yardımıyla gercekleşen gezilerdeki izlenimlerinizi okuyucularınızla paylaşmanızdan bir menfaat umarlar. Blogunuzda onların logosunu yayınlamak, reklamlarını yayınlamak, yazının içinde onlardan bahsetmek gibi... Burada markanın elde edeceği faydanın ölçümü daha zordur. Bu nedenle size doğrudan para vermek yerine uçak bileti ya da konaklama gibi şeyler teklif ederler. Bu durum sizin masraflarınızı hatırı sayılır miktarda azaltıyorsa, alan memnun-satan memnundur. Tek sorun, "sana yılda 12.000 USD'lik uçak bileti verirsem karşılığında ne elde edeceğim?" sorusuna ikna edici bir yanıt verebilmenizdir. "Benim blogumu ayda 2.000 kişi okuyor, hepsi seyahat meraklısı" derseniz "bizim uçakta dağıttığımız dergiyi ayda 100.000 kişi oluyor, hepsi para verip uçak bileti alıyor" cevabını alabilirsiniz...


3. Kendini kiralayarak
Bir blog yazarı, kendi blogunda bir marka hakkında yazarak okuyucularının görüşlerini etkileyebilir ve bunun için para alabilir. Amerikalı ünlü Kim Kardashian, bir marka hakkında tweet yazmak için 60.000 USD istiyormuş. Bu para ona veriliyor olsa gerek ki, Kardashian Twitter'ı en sık kullanan ünlülerden biri. Türkiye'de değil bir blog yazarına, bir ünlüye bile böyle bir teklif yapıldığını duymadım. Bir markanın bir ünlüyle reklam anlaşması varsa, bu tür işleri genelde bu anlaşma kapsamına alıyorlar. Bizde yaygın olan kiralama, PR şirketlerinin blogger'ları bir etkinliğe davet edip (fabrika gezisi, ürün lansmanı, açılış, kokteyl, yemek vb.) "biz sizi ağırladık, şimdi siz de bizi yazın" türünden talepleriyle gerçekleşiyor. Çoğu blogger da adam yerine konup bir etkinliğe davet edilmiş olmanın gazıyla bu talebi geri çevirmiyor. Bir diğer kiralama yöntemi de belli bir branşta popülerseniz, bir markanın ya da bir kurumun blogunu yazmanız için markanın size belli bir para ödemesidir. Örneğin bir spor giysi markası, bir fitness eğitmenine kendi markasının desteğiyle bir sağlıklı yaşam blogu yazdırsa, o kişiyi o iş için kiralamış olur. Bunun da örneğini Türkiye'de görmedim ne yazık ki... Bu yolla para kazanmak istiyorsanız, markalar sizin alanında ne kadar tanınan, bilinen biri olduğunuzu da irdeleyecektir. (Yukarıdaki resim howtoblog.org'dan alınmıştır)


4. Bağış isteyerek
Blogunuza "bu blogu beğendiyseniz bağışta bulunun" butonu koyup Paypal hesabınızı verebilirsiniz. Yurt dışında bunu yapanlar var. Türkiye'de görmedim, belki vardır... Açıkçası -kendimden örnek vereyim-  bunca yıldır beğendiğim bir yazı için sadece bir kez birine bağışta bulundum, o da Paypal hesabımdaki küsuratlı bakiye olan 7,5 USD değerindeydi.  Wikipedia gibi dev bir içerik organizasyonunun bağışla ayakta durduğunu düşünerek iyimser olabilir, "Wikipedia'nın yanında benim yazdıklarımın lafı bile olmaz" diyerek karamsar olabilirsiniz. Ya da "Yeni Cami'nin önünde mendil açsam daha çok para kazanırım" diye düşünebilirsiniz. Ben sadece yöntemi söylüyorum...

Sabredip yazıyı sonuna kadar okuduysanız, blogger'ların oyunun mevcut kurallarıyla kayda değer miktarda para kazanamayacağını anlamışsınızdır. Bu noktada hala para kazanmak istiyorsanız oyunun kurallarını sizin koymanız gerekebilir. "Yazılarımı okumak artık parayla" diyebilirsiniz.  Tabii sizin yazılarınızı okumak için para ödemeye hazır bir okuyucu kitleniz varsa... "Yazılarımı okumak için üye olmalısınız, bana kişisel datanızı verin" diyebilirsiniz. Tabii okuyucularınızın buna gönüllüyse ve bu datayı satabileceğiniz potansiyel alıcılarınız varsa... Şu anda aklıma gelmeyen herhangi bir gelir modelini kendiniz yaratabilirsiniz. Size tek gereken internet ortamında (tanınmış demiyorum, tanınmış olmak her zaman yeterli olmuyor) "etkili" olmak...





3 yorum:

Adsız dedi ki...

Yazınızı çok beğendim. Paypal hesabınızı yazın da bağış yapalım : )

Nahide Mutlu dedi ki...

İnternette adını vermeden yorum yazanların ciddi olmadığını düşünürüm hep... Yine de bağış yapmış kadar oldunuz, teşekkürler.

shaan dedi ki...

denemeye değer ;)

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails