2 Şubat 2009 Pazartesi

Şehir insanları için para tuzakları - II



Kaldığımız yerden devam ediyoruz. Şehir insanları için işte para tuzaklarının biri daha:

Tuzak 2: İndirim

Sezon değişirken, bütün mağazalarda davetkar indirim tabelaları yerlerini alır:

%50'ye varan indirim

%50+%20 indirim

İndirimoğlu indirim!

Şehir insanı! Amman, dikkat! İndirim tuzağına aldanma. O tuzak ki, insana yaz biterken bikini, kış biterken kenarı kürklü pembe eldiven aldırır... Peki, sen bu aldıklarını seneye giyebilecek misin? Asla!

Mağazacılıkta kuraldır: Gerçekten değerli, bir sonraki sezon yine satılabilecek bir şey varsa, fiyatı asla çok fazla düşmez. Hele size %50'den fazla indirmle bir şey sunuluyorsa, bilin ki, çöpten hallice bir şey alıyorsunuz. Burada "pahalı her şey çok iyidir, ucuz her şey çok kötüdür" demiyorum tabii. Parfüm ya da güneş gözlüğü gibi, çizme gibi, bir sonraki sezon yine rafa çıkabilecek deyim yerindeyse "bugünden yarına out olmayacak" şeylerin fiyatı pek fazla düşmez. Bunu söylüyorum.

Özellikle giyim mağazaları yılın bu zamanlarında indirimdedir. Çoğu insanın başına gelir: Şöyle güzel bir siyah cekete ihtiyacınız vardır. İndirim zamanı çıkıp biraz vitrin bakmak istersiniz. Uygun bir şey bulursanız ya da o geçenelerde beğenip alamadığınız ceket iyice indirime girmişse, almak niyetindesinizdir. Ama o beğendiğiniz ceketin ya sadece kırmızısı kalmıştır ya da sizin bedeniniz bitmiştir. Tüh, kısmet değilmiş... Başka mağazalara da bakayım derken, bir yerde yarı fiyatına inmiş muhteşem topuklu ayakkabılar; başka bir yerde harika kesimli bir kaban görürsünüz. Aslında ne zamandır yeni bir gece elbisesi de almak istiyorsunuzdur ama, bir türlü paraya kıyamamışsınızdır. Hazır indirimdeyken... Vitrin bakılan bir indirim gününde o ihtiyacınız olan siyah ceketi bulamazsınız ama, yeni bir ayakkabınız, bir kabanınız ve bir gece elbiseniz olabilir. Artık çok geç! Para tuzağına yakalandınız bile...

İndirim tuzağından korunmanın en etkili yolu, ondan uzak durmaktır. Evet, bu kadar basit. İndirimde olan her şeyin tu kaka olduğunu düşünün. Beğendiğiniz bir şeyin ya rengi ya bedenini bulamayacağınızı düşünün, bulamayacağınız bir şeyi aramakla neden vakit harcayasınız ki?

İndirim tuzağına yakalanmadan, indirimi fırsata çevirmek istiyorsanız (bu da amma klişe bir laf haline geldi bu aralar) gerçek bir irade testine hazır olun. Önce gardırobunuzu açın ve elinizdekileri dikkatlice inceleyin. Gerçekten ihtiyacınız olan bir ya da iki parça belirleyin. Örneğin "renkli bir kemer ile bu bluzu hem şununla hem bununla giyebilirim" diyorsanız, bir kemer ile iki yeni kombin oluşturabileceğinizden, o kemeri almak için kendinize izin verin. Ama bunu diyemiyorsanız, vazgeçin. Demek ki siz, pek de stil sahibi biri değilsiniz. Giyeceğinizi kafanızda tasarlayamıyorsanız, neyle neyin yakışacağını aynaya bakmadan anlayamıyorsanız, az buçuk çöpçü sayılırsınız. Zaten ne giyseniz emanet duracak. Boşverin, hiç değilse paranız cebinizde kalır...

Nihayet birileri krizde olduğumuzu anladı!

Son zamanlarda ekonomik kriz dışında pek bir şeyden bahsetmez oldum galiba... Bu akşam TV'de kanallar arasında gezinirken Kanaltürk'te Rahşan Gülşan'ın sunduğu (saydığı, sövdüğü mü desek?) bir programa rastladım. Son zamanların popüler TV şovu Yemekteyiz'den esinlenilerek Krizdeyiz adı verilmiş. Çok zekice, zira içinde bulunduğumuz durumu çok güzel özetliyor. Nihayet birileri krizde olduğumuzu ve bunu hala farkına varamayanların gözüne sokmamız gerektiğini gördü. Tamamını izlemedim ama, bence bu program tutar. Neden mi? Seçtikleri yarışmacılar "şaka gibi" de ondan...

Başını izlemediğim için yarışmacıları neye göre seçtiklerini anlayamadım. Galiba bol miktarda kredi kartı borcu olan, şuursuz kişileri buluyorlar. Şuursuz dedim, çünkü yarım yamalak izlerken duyduklarıma inanamadım: Genç bir çiftin aylık harcaması 7.000 TL'ydi. Bütün mutfak harcamaları kahvaltılık ve kuruyemişten ibaret, buna rağmen haftada beş gün dışarıda kahvaltı ediyorlarmış. Bir başka ailenin çocuğuna her gün 3 TL harçlık verildiği halde çocuk günde 5 TL harcıyor ve ailesi bunu nasıl yaptığını bir türlü anlayamıyor. Bir diğer çiftin ise çocuklarına oyuncak almak için her ay ayırdığı para 500 TL. Çünkü oyuncakların modası geçiyormuş (?!). Ha, bir de evin hanımı her sezon değiştiğinde perdeleri, nevresimleri, havluları değiştiriyormuş, kabaca buna da ayda 250 TL harcıyorlarmış. Evin erkeği de "aman Allahım ne harika bir kadınla evliyim, salonumuz asla demode olmuyor" falan diye düşünüyor herhalde...

Yarışma boyunca Rahşan, yarışmacılara "bu kadar kozmetik almanıza gerek var mı?", "Bu parayla 5 yılda bir araba alırsınız" filan diye fırça çekiyor. Bilmem o fırçalar işe yarayacak mı? Belli bir sürenin sonunda tasarruf ve bütçe konusunda en başarılı olan çifte para ödülü var. Yarışmacıların ne global krizi, ne ülkedeki krizi kavrayamadıklarını şuradan anlıyoruz: Genç çift, para ödülünü alınca tatile gideceğini söylüyor, Rahşan da "tabii, siz akıllanmayın, borçlarınızı ödemeyin, 10.000 TL'yi tatilde yiyin" diye tekrar azarlıyor. Bir diğer aileye kozmetiğe çok para harcadıklarını söylüyor (yanlış hatırlamıyorsam ayda 600 TL gibi uçuk bir rakamdı), kadın cevap veriyor "ne yapayım kırışıklarım var. Hem taksit yaptıklarından, o kadar fazla olduğunu farketmemişim..."

Yarışma iyi hoş da, bu kadar müsrif insanları nereden bulup televizyona çıkardıklarına mı şaşayım, aslında etrafımızda böyle şuursuzca harcamalar yapan ne kadar çok kişi olduğuna mı şaşayım, bilemedim...

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails