29 Mart 2008 Cumartesi

Çaktıra çaktıra: Reklamlar!



Yeni pazarlama trendi "ağızdan ağıza pazarlama"nın internette öncüsü blog yazarları. Bir marka, ürün ya da hizmet hakkında kullanıcıların eşe-dosta verdiği tavsiye çok değerli olduğundan, ne kadar sadık kullanıcınız varsa ve markanız tavsiye ediliyorsa o kadar önemli... Blog yazarları da okuyucularına kendi hayatlarından birşeyler anlatıp "şunu sevdim, bunu sevmedim, buna bayıldım" türünden Nur Çintaylık yapmaya meraklı olduklarından (özellikle de kadın olanlar) PR şirketleri artık blog yazarlarına da basın bülteni gönderiyor (en azından bana gönderiyorlar. Nasıl yani, ben de mi Nur Çintaylık yapıyorum acaba??). Böylece güya "çaktırmadan" blog yazarlarına malzeme sağlayarak, dolaylı da olsa müşterilerinin reklamının (tanıtımının) yapılmasını sağlayacaklar
Bu hafta İtalyanlar'ın ünlü kahvesi Lavazza'nın market raflarında satılmaya başlandığının haberi geldi. İşte, çaktıra çaktıra yazıyorum. Reklama girerse girsin... İş yerinde Nescafe içmek zorunda kalan biri olarak, bu haberin pek çok kahveseveri ilgilendireceğini varsayıyorum: Artık Migros, Macrocenter, Carrefour, Metro, Real, Kipa marketlerinde Lavazza kahve bulabileceğiz. İsteyene çekirdek kahve, isteyene öğütülmüş. Umarım Lavazza bu konuda Illy'den daha istikrarlı çıkar. Meraklıları bilir zira, Illy'nin sevdiğiniz kırmızı etiketli paketini markette bazen bulur, bazen bulamazsınız.

24 Mart 2008 Pazartesi

İnsanlar neden kalpazan olur?


Hafta sonu yaşadığım bir olay, bana "insanlar neden kalpazan olmasın ki?" dedirtti. Bu blogun konusu olmamakla birlikte, vatandaşlık görevim olduğunu düşündüğümden okuyucularıma duyurmak istedim:

Perşembe akşamı cep harçlığı, Cuma akşamı da ihtiyacım olan yüklüce parayı Levent Poll Center önündeki Garanti Bankası ATM'inden çektim. 20'lik ve 50'lik banknotlar halinde... Cuma akşamı toplu paradan 50'likler halinde ödeme yaptım. Geriye birkaç 20'lik ve 50'lik kaldı. Cumartesi günü alışveriş yaparken esnaf 20'liklerden birinin sahte olduğunu söyledi. Hafta sonu bankadan hiçbir yetkili ile konuşamadım. Polisi aradım, o bölgedeki karakolu aramamı söylediler.

Pazartesi günü Garanti Bankası'nın operasyon merkezini aradım. Serdar Güleryüz Bey asla ve katiyen bankamatiklerde sahte para bulunmadığını söyledi. Kim olduğumu, parayı nereden çektiğimi, kaç sahte banknot olduğunu falan hiç sormadı. Bu konuda ne yapmak istiyorsam, yapmamı ima etti ve görüşme bitti.

Gültepe Polis Karakolu ise, parayı şahıstan almadığım için yapabilecekleri hiçbir şey olmadığını ve istiyorsam Şişli Adliyesi'ne gitmemi söyledi.

İşyerinde arkadaşlarım "Parayı bankadan aldığın ne malum? Hiçbir yere varamazsın" dedi.

İki gün boyunca sadece bankadan çektiğim 20'lik ve 50'lik banknotlar cüzdanımdaydı. Başka yerden para çekmedim, başka kimseden para almadım. Ufak tefek harcamalarımda para üstü olarak 5 ve 10'luk banknot aldım. O banknotlar arasında sahte para yoktu. Bu nedenle sahte 20'liğin ATM'den çekilen paranın içinden çıktığına eminim.

Bu meselede, sahte 20'lik nedeniyle hiçbir yerden hiçbir hak iddia edemeyeceğim. Meseleye benim açımdan bakacak olursak, "Allah kahretsin, bir sinema parası zayi oldu" diyeceğim, konu kapanacak.
Meseleye banka açısından bakacak olursak, "Bizde asla sahte para olmaz, çok sıkı kontrol ediyoruz. Vatandaş yalan söylüyor (kibarcası 'yanılıyor')" diyecekler, konu kapanacak.
Meseleye polis açısından bakacak olursak, "Ortada suçlu yok, varsa da üst makamdan bize talimat verilmedikçe yapacak bir şey yok" diyecekler, konu kapanacak.

Bu durumda insanlar neden kalpazan olmasın ki? Marifet büyük miktarda sahte para basıp piyasaya parça parça sürmek.


ÖZET: Benim mızmızlanmamı boşverin, bankadan çektiğiniz parayı bile kontrol edin. Sahte paraların rengi biraz daha soluk, yanardöner renkleri bozuk ve kağıdı fazlaca kaygan. Hikayemi duyan kişilerin, bana anlattıkları arasında şu hikayeler var: Taksiye bindiğinizde şoföre 20'lik ya da 50'lik uzatıyorsunuz, "bu para eksik", "bozuk yok mu?" vb. bahane ile size çaktırmadan başka bir banknot veriyor. İndiğinizde (epey sonra) şoförden aldığınız paranın sahte olduğu anlaşılıyor.
Bir diğer hikaye ise bankada memurların gözünden kaçan sahte paralar, sorumlusu memur olacağından ve maaşından kesileceğinden, (memurlararası örnek bir dayanışma ile) çaktırmadan ATM'lere yerleştiriliyormuş. Ne kadar az miktarda olursa, fark edilmesi o kadar zor oluyormuş.
Aman gözünüzü dört açın...

3 Mart 2008 Pazartesi

Acaba romanı daha mı güzeldir?




Geçen hafta ifİstanbul Film Festivali'nin uzatıldığı ve bazı filmlerin yeniden gösterileceğinin bilgisi geldi. Hiçbir e-postaya spam demeyip hepsini okursanız böyle bir duyurudan sabah 9'da haberdar olabilirsiniz. No Country For Old Men (İhtiyarlara Yer Yok) için bilet aldım. Merak ediyordum ama görmek istediğim filmler sıralamasında en üstte değildi... Oscar sürprizi üzerine önceliklerimi değiştirdim.

Kişisel düşüncem, Oscar ödüllerinin Amerikan halkının ortalama beğenisini yansıttığı, akademi üyelerinin oylarının ise palavra olduğu yönünde. Bazen hissi davranabiliyorlar. Beğenileri savaş-barış temasını işleyen filmlere kayabiliyor, fakat genellikle akademi üyelerinin ortalama Amerikan vatandaşı neyi beğeniyorsa ona oy verdiğini biliyorum. Siyahi oyuncuların ancak 20. yüzyılın sonunda bu ödüle layık görülmesi, Avrupalılar'ın da sinema yapabildiğine şimdi şimdi ikna olma... Tipik Amerikalı kafa yapısı işte...

Geçen hafta Pazartesi sabahı Oscar ödülleri sonrasında bütün gazetelerin başlıkları "Oscarlar Avrupalılar'a gitti" şeklindeydi. No Country For Old Men'deki rolüyle en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülü kazanan İspanyol Javier Bardem ve en iyi kadın oyuncu ödülü kazanan Fransız Marion Cotillard'ın yanı sıra İrlanda vatandaşı olan Daniel Day Lewis de "Avrupalı" olarak anılıyordu. No Country For Old Men, bunun dışında en iyi film, en iyi yönetmen ve en iyi uyarlama senaryo ödülü de aldı. Yani 4 Oscar'li, 5 yıldızlı bir film (yıldızları ben verdim).

Türk sinemalarında bu Cuma günü (7 Mart 2008) gösterime girecek filmin kısaca konusu şöyle: Eski bir Vietnam gazisi, Meksika sınırına yakın bir bölgede uyuşturucu dolu kamyonetler ve cesetler bulur. Bir de içinde 2 milyon dolar para bulunan bir çanta. Çantayı alır, karavanda yaşadığı sefil hayatına bir çeki düzen vermek niyetindedir. Fakat bu kadar kan ve kurşun dökülmüşse, birilerinin çantayı aramaya geleceği muhakkaktır. Tabii peşine düşenler de toplarını komşunun bahçesine kaçıran ilkokul çocukları değildir... Kasabanın "namuslu" şerifi Tom Bell (Tommy Lee Jones) gün geçtikçe artan şiddet ve suç oranı nedeniyle mesleğinden iyice soğumuştur. Ne Vietnam gazisi, ne peşindeki(ler), kanun adamlarının işlerine karışmasını ister. Görülecek bir hesap vardır, bir kaçan ve bir de kovalayan. Kovalayan kim, tahmin edersiniz. Javier Bardem, mafyanın parasının peşine düşen psikopat katil rolünde. Film boyunca tabanca yerine kullandığı hastane tüpü, korkunç çirkin saç modeli ve Terminatörvari soğukkanlılığıyla tempoyu kah yükseltiyor, kah düşürüyor. Filmde basbayağı başrol oyuncusu olduğu olduğu halde yardımcı erkek oyuncu ödülü verdiler ya... Pes. Ben olsam almazdım.

Bir edebiyat uyarlaması film seyrettiğimde her zaman aklıma "acaba romanı daha mı güzeldir?" sorusu takılır. Özellikle romanını okumadığım filmlerde bu soru hep kafamı kurcalar. No Country For Old Men de Amerika'nın en iyi romancıları arasında gösterilen Cormac McCarthy'nin aynı adlı romanından uyarlanmış. Film şerifin ağzından zamanın ne kadar bozulduğunu anlatan "hey gidi eski günler" teranesiyle başlıyor. Sanıyorum roman da bu tema çerçevesinde acımasızlığın, gözü dönmüşlüğün, örgütlü suçun, en kendi halindeki kasabada bile insanların hayatını derinden etkileyebildiğini anlatıyor. O nedenle ilk kez "romanı daha iyi midir acaba?" diye merak etmedim. Romanı da en az film kadar iyidir. Sağlam hikaye, sağlam kurgu. Sonunda olacağı bu tabii...

Filmin fragmanını buradan izleyebilirsiniz. Javier Bardem, Gabriel Garcia Marquez'in nazlana nazlana film yapılmasına izin verdiği Kolera Günlerinde Aşk filminde de başrol oynuyor. Basın bültenlerine göre Kolera Günlerinde Aşk da bu hafta vizyona girecek. Buyrun, onun fragmanı da burada.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails