28 Mart 2010 Pazar

Sebastian'ı nasıl bilirsiniz?

Nerede bir gümüşçü görsem gözüm hemen iki şey arar: Birincisi buz hazneli havyar tabağı, ikincisi minik gümüş çan. Bu iki gümüş eşya bana son derece özel ve nostaljik gelir. Her ikisi de artık günlük hayatta hemen hemen hiç kullanılmaz ama hala üretilirler. Havyar tabağına haksızlık etmeyelim ama evinde gümüş çanı olan kaç kişi tanıyorsunuz? Gümüş çanın ne olduğunu bilmeyenleriniz bile vardır, eminim. Efendim, çok büyük evlerde yaşıyorsanız, bir ihtiyacınız olduğunda hizmetçinizi ya da uşağınızı çağırmak için bağırmak yakışıksız kaçacağından, minik gümüş çanınızı şöyle bir çınlatırsınız. Hizmetçiniz ya da uşağınız hemen kapının önünde belirir:
- Buyrun efendim, der. Ne istiyorsanız söylersiniz.

Benim gibi çocukluğunda Heidi'nin maceralarını izleyenler, Heidi'nin evlatlık gittiği evdeki kibar uşak Sebastian'ı  çok iyi hatırlarlar.
"Sebastian aşağı, Sebastian yukarı"... Bir şey istiyorsanız Sebastian'a söylemeniz yeterli. Sebastian bir neslin iyi hizmet ve itaat ikonudur. Benim de zihnimin bir köşesindeki gerçek lüks tanımı, içinde Sebastian ve gümüş çan olan bir hayalle özdeşleşir. Evinizde yatılı bir Hatice Hanım'ınızın olması yeterince lüks değildir. Gümüş çanınız olmalı, şöyle bir çınlattığınızda Sebastian hemen kapıda belirmeli.
- Sebastian, martinimi havuz kenarına getirir misin? demelisiniz. Martininiz şezlongunuzun yanındaki sehpaya gelmeli. Sebastian bir eksik var mı diye bakınmalı, kaşla göz arasında bornozunuzu ya da iPod'unuzu daha siz söylemeden getirmeli. Gerçek lüks benim için böyle bir şey... di...

Bugün internette okuduğum bir haber Miami'deki The Ritz-Carlton, South Beach'te başlatılan çok özel bir havuz hizmetini anlatıyordu. Resimde de gördüğünüz üzere, artık Sebastian sırtınıza güneş yağı da sürüyor. The Ritz-Carlton, South Beach yönetimi müşterilerine en iyi hizmeti sunabilmek için otelcilik literatürüne Tanning Butler mesleğini eklemiş. Yani bronzlaşma uşağı (birebir çevirince ne kötü oldu, biz ona bronzlaştırıcı diyelim). Otelin havuz kenarına geldiğinizde şezlong, şemsiye, havlu, soğuk içecek servisiyle yetiniyorsanız, gerçek anlamda şımartılmanın nasıl bir şey olduğunu bilmiyorsunuz demektir. The Ritz-Carlton South Beach size hizmetin (ve uşağın) en iyisini sunuyor. Havuz kenarında güneşlenirken üniformalı kibar bir delikanlı gelip size "Koruyucu güneş yağı ister misiniz?" diye soruyor. O kadar düşünceli ki, seçeceğiniz güneş yağını kendi kendinize sırtınıza süremeyeceğinizi bildiğinden, dilerseniz sırtınıza ve omuzlarınıza da sürüyor. "Hizmette sınır yoktur" mottosu böyle bir şey olsa gerek. Siz Sebastian'ı nasıl bilirsiniz?

1 yorum:

Şemsa Denizsel dedi ki...

Şekerim, bizim evde ikisi de var.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails