22 Aralık 2008 Pazartesi

Şehir insanları için para tuzakları


Bugün NTVMSNBC.com'da okuduğum bir haber, burada dilim döndüğünce anlatmaya çalıştığım ekonomik kriz gerçeğini, NTV'nin ekonomi hakkında pek bilgisi olmayanlar için hazirladığı özel programlarla anlattığını söylüyordu. Celal Pir'in fikri olduğunu tahmin ettiğim bu basit dille ekonomiyi halka izah etme programlarının büyük ilgi çekeceğini düşünüyorum. Bunlardan bir tanesi Meliha Okur'un hazırladığı, orta sınıf bir ailenin fertleriyle ekonomiyi ve ev ekonomisini konuştuğu program. Henüz izleyemedim, ilk fırsatta izleyeceğim.

Daha önceki ekonomik kriz yazılarımda bahsettiğim, kriz zamanı parasız kalmayın, borçlu olmayın önerilerimi gerçekleştirebilmeniz için, bu sefer farkında olmadan takıldığımız para tuzaklarından bahsetmek istiyorum.

Tuzak 1: Süpermarket alışverişine dikkat!

Büyük şehirde süpermarketler ya alışveriş merkezlerine taşındı ya da kendi de bir alışveriş merkezi ölçeğinde, otoyol üzerindeki büyük arazilerde yer alıyor. Ortalama bir şehir insanı, haftalık olarak ya da ayda 2-3 defa bu alışveriş merkezlerine gidip mutfak alışverişi başta olmak üzere pek çok ihtiyacını gideriyor. Eğer bu durumdaysanız dikkat derim. Mahalle arasında, sabah-akşam yolunuzun üzerinde market var mı, diye araştırmaya başlayın. Çünkü indirim kartları ve promosyon ürünleri dışındaki pek çok üründe ta oralara gidip sepetler dolusu alışveriş yaparak çuvalla para dökmenize neden olacak fiyat farklarının olmadığını göreceksiniz. Bir kutu yumurtanın, bir paket unun, bir şişe zeytin yağının fiyatı hemen hemen her yerde aynı. Daha çok mahalle aralarında konumlanan Şok, Bim gibi marketlerde günlük ihtiyacınız olan yumurta, ekmek, yoğurt, tereyağ, domates, salatalık vb. şeyleri bulabilirsiniz. Kriz zamanında olduğumuzu hatırlayıp, Omega3'lü yumurta satın alma alışkanlığınızdan vazgeçebilirseniz, mahalle arası marketlerin de temel ihtiyaçlarınız için yeterli olacağını göreceksiniz. Bu, sizi süpermarkette "gelmişken şunu da alayım, bu da lazım olur" türünden düşüncelerle aslında hiç de ihtiyacımız olmadan aldığınız pek çok şeyden kurtaracaktır. İtiraf edin; evde daha yarım şişe çamaşır yumuşatıcısı varken "kampanya var" ya da "gelmişken şunu da alayım, lazım olur" diyerek yine çamaşır yumuşatıcısı aldığınız olmuyor mu hiç? Evde çamaşır yumuşatıcınız varsa, şu an için çamaşır yumuşatıcısına ihtiyacınız yok demektir. Aslında 2 hafta sonra ihtiyacınız olacak bir şey için şimdiden 8 TL ödemek ya da kredi kartınıza 8 TL borçlanmak çok mantıksız bir davranıştır. Ticaretten anlayan ya da ekonomi bilen birine yaptığınızın harika bir şey olduğunu anlatamazsınız. Süpermarketler, sanki kıtlıkta yaşıyormuşuz gibi, "bittiğinde ya gelemezsem" düşüncesiyle, o yumuşatıcıyı o an almanızı sağlarlar. 60 TL'lık alışveriş için (gerçek ihtiyacımız), çoluk çocuk Ümraniye, Kozyatağı, Bayrampaşa gibi yerlere gideriz; sepetimizde 150 TL'lık ürün vardır. Sadık bir müşteriysek, şansımız da varsa 10-12 TL indirim kazanabiliriz. 60 TL'lık alışverişte 10 TL indirim kazanmayız. Aslında hiç de acil ihtiyacımız olmayan, belki "hiç ihtiyacımız olmayan" şeyler için 90 TL daha harcadığımızda 10 TL indirim kazanırız. Bir sonraki alışverişinizde kasaya giderken, sepetinizde o an için ihtiyacınız olmayan kaç parça eşya olduğunu ve bunlar için peşinen kaç para ödediğinizi hesaplayın lütfen. Bu "gelmişken alayım" tuzağından kurtulmanın en kolay yolu, ihtiyacınız olan şeye her an erişebileceğinizi bilmektir. Mahallenizdeki markette de aşağı yukarı aynı fiyata yumuşatıcı satılıyor, lazım olunca alırsınız, kendinizi üzmeyin... Evinizin ihtiyacını bilmeyi, yarım şişe zeytinyağının kaç haftada tükeneceğini kestirebilmeyi ve gerçekten ihtiyacınız olmayan hiçbir şeyi alışveriş listenize dahil etmemeyi başarabilirseniz, süpermarkette sadece ihtiyacınız olan şeylere para ödersiniz.

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails