14 Nisan 2008 Pazartesi

Adınızı hatırlarlar, ama ne istediğinizi asla...




Sabahları erken açtıkları için Starbucks kafeleri seviyorum. İşe giderken taze çekilmiş, iyi kahve alabiliyorsunuz. Böylece iş yerinde berbat bir Nescafe ile güne başlamanız gerekmiyor. Starbucks fastfood mantığında servis yapmasına rağmen farkını "müşterisinin ne istediğini bilen, müşterisini adıyla çağıran" baristalarıyla ortaya koyma iddiasında. Bütün dünyada böyle. "Şu kırmızılı bayan" değil, "Ayşegül Hanım" diye ayırt ediliyor müşteri. Ya da "48 numara" değil, "Orhan Bey" olarak. Hoş bir şey... Bir de siparişiniz alınırken bol sütlü mü, ekstra kahveli mi, aromalı mı istediğinize dair tercihleriniz soruluyor. Hata payını önlemek için de bardakların üzerine "Ayşegül Hanım yazılıyor; double shot, ekstra köpük, tall vb. kutucuklar işaretleniyor ki, hazırlayan işaretlere baksın, yanlış yapmasın... Bir de her seferinde sorulan kritik bir soru var: Paket mi, burada mı? Hemen her sabah 07.45'te Kanyon Starbucks'tan kahve alırken söylüyorum, "paket" diye. Ekstradan ilave etmem gerekiyor: "Tam doldurmayın". Sonuç? Her seferinde ağzına kadar doldurulmuş, kapağı kapatılmış, götürülmeye hazır bir bardak.
"Aa, ben tam doldurmayın demiştim, giderken dökülüyor"
"Pardon efendim".
Hop, bardak elimden alınıyor. Kapağı açılıyor, bir kısmı lavaboya dökülüyor. Kapak tekrar kapanıyor ve elime tutuşturuluyor. Başka bir sabah ise, konuya daha yaratıcı ve müsrif bir çözüm bulan başka bir barista, hop, bardağı elimden alıyor. Bir büyük boy bardağa kahveyi döküyor. Ağzını kapatıyor ve elime tutuşturuyor. Artık bu bardak tam dolu değil... Süper çözüm!!! Bazı sabahlar da, mesela başka müşteriler varsa sırada, duymazdan geliniyor. Kanyon'dan ofise kadar döke saça götürüyorum kahvemi. Hele ayağımda topuklu ayakkabı varsa...

Şimdi alt tarafı biraz fazla doldurulmuş kahve için bu kadar tantanaya şaşıranlar olabilir. "Kadına bak, oturmuş bunu yazmış bloguna. Hüüüp diye bi fırt çek üstünden, olsun, bitsin" diyenler olabilir. Valla, o benim de aklıma geliyor. Hatta baristaların da aklına gelecek ve kahvemden hüüüp diye bir fırt çekecekler diye ödüm patlamıyor değil... Lakin kahve pek sıcak. Hüüp diye bi fırt çekemiyorum o anda.

Geçen hafta gene silme doldurdular bardağımı. "Ya, ben tam doldurmayın demiştim" diye mızmızlandım. Yine "Pardon efendim" denilerek alındı bardağım. O anda dedim ki, "Her sabah aynı şey oluyor. Paket gidecek bardakların daha az doldurulması için kiminle görüşmem lazım?" Aklıma merkezde operasyondan falan sorumlu biriyle görüşmek geldi. Ya da müşteri hizmetlerinden biriyle. Ya da kalite güvence sorumlusuyla. Ne bileyim, koca Starbucks'ta birilerinin işi de, bir şeylerin daha iyi yapılmasını sağlamaktır herhalde. Çünkü başka Starbucks'larda da oluyor aynı şey. Cevap pek manidar: "Benimle efendim"

Hikayeye dilediğiniz sonu ekleyebilirsiniz.

1 yorum:

Ayşegül'ün tatlı rüyası... dedi ki...

Nahidecim, blogunla ilk defa tanıştım. Eline sağlık, artık seni de sık kullanılanlarıma ekledim.. Bu yazındaki Ayşegül yoksa ben miyimmmmm? Üzerime alınabilir miyimmm?:)))
sevgiler,

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails