27 Aralık 2006 Çarşamba

Seni hiç sevmemiştik sütoğlan!*




Sinemanın en çok filme konu olan kahramanı James Bond, 21. Filmi Casino Royale’de sarışın aktör Daniel Craig tarafından canlandırılıyor. Yapımcıların bu tercihi büyük tepki topladı, film gösterime girene kadar, herkes bunun çok yanlış bir seçim olduğunu düşünüyordu…


Sarışının adı var!

Sinema dünyası 21. James Bond filmi için geleneğe aykırı geldi ve sarışın birini seçti. Başlangıçta sarışın bir aktörün bu role seçilmesi çok fazla tepki gördü. Öyle ya, James Bond gözünü budaktan esirgemez, kadınların kalbini kolayca fethedebilen, güçlü kuvvetli, boylu boslu yağız biriydi. Yapımcıların yeni Bond olarak seçtikleri Daniel Craig ise sarışındı ve yakışıklı sayılmazdı. Pek uzun boylu da sayılamazdı (boyu 180 cm.). Üstelik 40'lı yaşlarındaki Bond imajı için yaşı da küçüktü. Çok yazıldı çizildi, medya Daniel Craig'i eleştiri yağmuruna tuttu. Fakat yapımcıların bir bildiği vardı ve seçimleri çok isabetliydi. Öyle ki, aralarında Ralph Fiennes'ten Hugh Jackman'a, Eric Bana ve hatta Colin Farrel'a kadar uzanan bir listeden seçim yaptılar. Kişisel tercihimi merak edenler için söylüyorum, oyum Clive Owen'aydı. Yedek adaylarım da Julian McMahon ile Goran Visnjic; ille de sarışın olacaksa Ewan Mc Gregor idi... Tabii benim seçimim, izleyici olarak ekranda görmek istediğim Bond yüzüydü. Clive Owen'ı Guy Richie'nin BMW'nin tanıtımı için çektiği kısa filmlerinde fırsat bulup izleyenler bana hak verecektir; aksiyonsa aksiyon, karizmaysa karizma… Allah için, dört dörtlük bir Bond adayıydı.

Bond karakterinin yaratıcısı Ian Fleming’in 1956’da yayınlanan ilk kitabı Casino Royale’i çekmeye hazırlanan yapımcıların ise zihninde bambaşka bir Bond imajı vardı. Bu seferki Bond, ajanlık hayatının ilk yıllarındaki Bond’du ve bu nedenle de 40’lı yaşlarından çok daha genç olmalıydı (isabet, Daniel Craig bu imaja uygundu). Bond filmi çekmek, aksiyon filmi olduğu için masraflı bir işti. Üstelik, Bond karakterinin 21. defasında bile izleyiciye çekici gelmesi gerekiyordu. Sinemada son yıllarda en çok gişe yapan seri filmler, görsel açıdan zengin, olağanüstü aksiyon sahneleri olan, romantizm çeşnisiyle tatlandırılmış yapımlardı. Matrix, Mission Impossible, Superman ya da Örümcek Adam gibi… Hollywood artık sıradan kavga sahnelerini kimsenin yutmayacağını biliyordu, dolayısıyla yeni James Bond rakibini iki yumrukta yere serip, ceketini ilikleyip kadrajdan çıkıp gidemezdi. Yeni Bond filminde bol bol aksiyon ve dövüş sahnesi olacaktı ve bu role seçilen aktörün de bar fedaisi kadar güçlü ve becerikli olması gerekiyordu. Yine tam isabet, Daniel Craig, geçmişteki salon erkeği Bond imajından çok, kiralık katil gibi görünüyordu. Evet, oyun bu kez sert oynanacaktı. Gerçekten de filmdeki tüm aksiyon sahnelerinin altından bileğinin hakkıyla kalkan Daniel Craig, Van Damme ya da Terminatör filmlerinde görmeye alışık olduğumuz türden bir şiddet sergiliyor. Üstelik yedi takla atan Aston Martin’ler (ki bu sahneyle Guinnes Rekorlar kitabına girdi), patlamalar, çöken binalar, su altından sevgiliyi kurtarmalar, çok katlı inşaatın tepesinden atlamalar vb. sahneleriyle Mission Impossible’dan geri kalmıyor. E bütün bunları yapan bir salon erkeği olamaz tabii. O bakımdan Daniel Craig kaslı vücudu ve sert bakışları ile daha filmin afişinden bizi uyarıyor: “Kemerlerinizi bağlayın ve sıkı tutunun!”

Öyle bir kahraman ki…


Bugüne kadar James Bond rollerini sırasıyla
Sean Connery (1962-1967 ve 1971)
George Lazenby (1969)
Roger Moore (1973-1985)
Timothy Dalton (1987 – 1989)
Pierce Brosnan (1995 – 2002)
Daniel Craig (2006) canlandırdı.

James Bond karakteri hem almanlar hem de İngilizler için çalışan bir Sırp ajanı olan Dusan Popov’dan esinlenilerek yaratılmıştı. Popov, çapkınlığıyla da tanınan son derece becerikli bir ajandı. Bazı kişiler Ian Fleming’in Bond karakterinde kendini yumuşatarak işlediğini öne sürüyor. Çünkü İngiliz sosyetesine mensup olan Fleming’in de kadınlarla arası çok iyiydi. Üstelik Bond’un damak tadı ve giyim-kuşam zevki de Fleming ile çok büyük benzerlikler taşıyor.


Pierce Brosnan’ın yerine yeni bir Bond seçileceği duyurulunca, dünyanın dört bir yanında sinemaseverler kendi adaylarını açıkladı ve internette çeşitli oylamalar yapıldı. Yakışıklı İngiliz beyefendisi Bond için adı geçenler arasında şarkıcı Robbie Williams bile vardı. Bazı sinemaseverler ise George Clooney veya Mel Gibson’un Bond seçilmesini istiyordu.

Daniel Craig yeni Bond olarak seçilince, bazı Bond fanatikleri bu durumu protesto etti. Bazıları daha da ileri gidip internette aleyhte bir kampanya başlattılar ve www.craignobond.com gibi siteler kurdular.


Ne yaparsın, ekmek kapısı...

Bond filmleri sinema tarihinin franchise işletmeciliğinden en çok gelir getiren ikinci serisidir (birincisi Star Wars serisi). 21 resmi, 2 gayrıresmi, 1 tv dizisi ve animasyonları yapıldı.

Ian Fleming’in 1964’teki ölümünden sonra Kingsley Amis, John Pearson, John Gardner, Raymond Benson ve Charlie Higson da Bond romanları yazdı. Bond serisi romanlarının defalarca yeni baskısı yapıldı, farklı dillere çevrildi.

Bond filmlerinin meşhur teması 1962’deki Dr. No filmi için Monty Norman tarafından yazıldı ve John Berry tarafından orkestrasyonu yapıldı. Fakat daha sonra müziğin kime ait olduğu hep tartışıldı, çünkü Berry’nin müziğin nihai halini almasında fazlaca katkısı bulunmuştu. Berry daha sonra diğer Bond filmlerine de müzik hazırladı.

Bond filmlerinde o dönemin popüler şarkıcılarından birinin bir şarkısı mutlaka çalınır. Bugüne kadar Tina Turner, Paul McCartney , Tom Jones, Carly Simon, Madonna, Duran Duran ve Shirley Bassey’nin şarkıları Bond filmlerinde kullanıldı. Son Bond filmi Casino Royale’in şarkısı You Know My Name ise Chris Cornell tarafından seslendirildi.

Sean Connery’nin canlandırdığı Bond karakteri yönetmen George Lucas’a Indiana Jones karakterini yaratmak için ilham verdi. Connery daha sonra da Indiana Jones serilerinden birinde Jones’un babasını canlandırdı.

Conde Nast Traveler dergisi James Bond filmlerini en iyi turist rehberlerinden daha fazla yol gösterici olarak nitelendirdi. Gerçekten de bir Bond filmi, tropik adalardan şık gece kulüplerine, ıssız plajlardan egzotik mahallelere uzanan çok sayıda renkli mekan kullanılarak çekilir.

James Bond filmlerinde kullanılan silahlar 5 Aralık 2006’da Londra’da Christie’s Müzayede Evi’nin gerçekleştireceği bir açık arttırma ile satışa sunulacak. Açık arttırmaya büyük ilgi bekleniyor.

Parayı veren, düdüğü çalar...

Casino Royale filminde James Bond’un Ford marka otomobil kullanması için yapımcılara 14 milyon dolar teklif edildi. Tabii bu cazip teklif kabul edildi ve filmini bir sahnesinde Daniel Craig Ford Mondeo otomobil kullanırken görüldü.

Casino Royale’de James Bond ve Vesper Lynd, birbirlerine hem hayrandır hem de birbirini yermekten geri durmaz. Filmde Lynd Bond’a “Saatin güzelmiş, Rolex mi?” der, Bond da “Hayır, Omega” diye cevap verir. Bu diyalog için Omega’nın yapımcılara kaç para ödediğini öğrenemedim ne yazık ki...


Uçağımı vereyim, beni de oynatın...

Casino Royale’in 1956’da yayınlanan romanında uçak kaçırma sahnesi ve teröristler yoktu. Ancak günümüze uyarlanan filmde, Rus casuslar yerine 11 Eylül sonrası Batı dünyasının kabusu haline gelen uçaklara saldıran teröristlerin düşman olarak ele alınması çok daha inandırıcı olacağı düşünüldü. Filmde, Miami Havaalanı’nda sabote edilecek dünyanın en büyük ve en yeni yolcu uçağı olarak Virgin Atlantic Havayolları’na ait bir Airbus A340-600 kullanıldı. Bu uçağı film yapımcılarının hizmetine sunan Richard Branson ve oğlu, filmin bir sahnesinde oynuyor.

Kaçıranlar ya da "ben DVD'de izleyeceğim" diyenler için filmin trailer'ı burada

Yazarın Notu: Başarılı bir prodüksiyon olduğu ve yapımcıları tatmin ettiği kesin. Bu bakımdan Daniel Craig’in yeni Bond olarak uzun ömürlü olacağını söyleyebiliriz. Yine de kendi adıma James Bond’u smokinli bir salon erkeği olarak görmeyi tercih ederdim. Clive Owen’ı seçselerdi ne olurdu sanki?

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails