11 Aralık 2009 Cuma

Biz eskiden...


Dün evde eski cep bilgisayarımı buldum. 2000 yılında satin aldığım Handspring Visor Deluxe. 8 MB hafizası var, siyah-beyaz, kalem pille çalışıyor. Ajanda, adres ve telefon defteri olarak kullanmanın ve arada oyun oynamanın dışında pek bir işe yaramıyor. O zamanın parasıyla 399 USD ödeyip almıştım. 2001 krizinde dolar fırladığında, ne kıymetli, ne şımarık bir oyuncak haline gelmişti.

Cep bilgisayarımı yeniden kurcalamaya başladığımda eski anılarımı hatırladım. O zamanın ileri teknolojisi olarak bu Visor ile neler yaptığımı yazayım, okuyucularım da biraz tebessüm etsin istedim:

* Visor, Palm OS 3 ile çalışıyordu ve herhangi bir şey yüklemek için Palm Desktop diye bir masaüstü uygulamasını kullanmanız ve USB cradle aracılığıyla bilgisayarınıza senkronize etmeniz gerekiyordu. Aynı şekilde Visor'dan herhangi bir bilgi almak için de senkronize ediyordunuz. Bu yüzden benim iş yerimde ayrı, evimde ayrı iki masasüstü uygulaması yüklüydü.

* Palm Desktop çok başarılı bir uygulamaydı, hala öyle... Buna alıştıktan sonra Outlook'u hiç sevemedim. Palm Desktop ücretsiz, denemenizi tavsiye ederim.

* Visor (ve tüm Palm'lar) dokunmatik ekranlı (touch screen) cihazlardı. Minik bir kalem yardımıyla ekrana el yazısı yazardınız, yazınızı tanırdı. Bu nedenle mikroskobik klavyeyle yazı yazmaya çalıştığınız pek çok cihaza göre daha pratik bir aletti.

* Visor'da kızılötesi (IRDA) veri iletimi özelliği vardı. Birisine kartvizit ya da telefon numarası vermek için kızılötesi bir cep telefonuna yaklaştırıp BEAM diyordunuz, sizin dijital kartvizitiniz anında karşınızdaki kişiye iletiliyordu. Şimdiki Bluetooth'la dosya paylaşmaya benzer bir yöntem. Fakat ne yazık ki o zamanlar pek çok kişi cep telefonunun neresinde kızılötesi göz var, bilmiyordu bile...

* Bir keresinde şehir dışında bir röportaja gitmiştim. Yazıyı acilen tamamlamam gerekiyordu. Dönüş yolunda röportaj kasetini çözdüm ve metni el yazısıyla Visor'a  yazdım. Ofise dönünce Visor'ı ofis bilgisayarına senkronize ettim, oldu-bitti...

*Handspring firması inovatif bir şirketti. Visor'ların tepesinde bir kapak vardı. O kapak çıkarılıp Spring Module denilen parçalardan biri takıldığında cep bilgisayarınız GPS olabiliyordu, cep telefonu olabiliyordu, MP3 çalar olabiliyordu vs. vs. Tabii o zamanlar iPod falan yoktu. Çok havalıydı çoook... O modüller yurt dışından sipariş ediliyordu.

* Palm cihazlar öyle zırt pırt internete girebilen şeyler değildi. AvantGo diye bir sistem vardı. Bir çeşit RSS. Beğendiğiniz bir siteye üye oluyordunuz (örneğin CNN ekonomi haberleri). Her senkronizasyonda son haberleri cep bilgisayarınıza yüklüyordu. Böylece siz de yolda falan haberleri okuyabiliyordunuz. Tabii geçen haftanın haberlerini okumak istemiyorsanız, sık sık senkronizasyon yapmanız gerekiyordu. Ben o zamanlar Time Out İstanbul'da çalışıyordum ve iş yerim Bebek'teydi. İşe giderken yolda Visor'dan haberleri okuyabilmek için evden çıkmadan önce bilgisayarımı açıp, internete bağlanıp (o da başlı başına bir işti) senkronizasyon yapıyordum. Böyle çılgın bir şeydi işte...

* İlk çıktığında cep bilgisayarlarını insanlar çok sevmişti. Bazı küçük uygulamalar yükleyip yeni fonksiyonlar kazandırabiliyordunuz. Örneğin İngilizce-İspanyolca sözlük yüklüyordunuz, alın size sözlük. E-book (elektronik kitap) yüklüyordunuz, cep kitabı oluyordu. Harita yüklüyordunuz, harita oluyordu. Bazıları paralı, bazıları parasızdı. Bunlar iyi hoş şeylerdi fakat öğrendiğime göre en çok cep bilgisayarını doktorlar satın almış, çünkü hasta bilgilerini ceplerinde taşımalarına olanak veriyordu.

* Cep bilgisayarlarına e-book yükleyip okuyabilme fonksiyonuna kafayı takmıştım. Bazı kitapları Türkçe e-book olarak yayınlamak için yayıncılarla görüştüm. Onlar da PDF kitaplara kafayı takmıştı, kitabın görselliği korunuyordu, kitabın parayla satılması gerekiyordu : ). Olmadı... 10 sene sonra Kindle diye bir şey var artık. Kitabın hem görselliği korunuyor hem cepte taşınıyor hem de kitap hala parayla satılabiliyor.

* Cep bilgisayarlarına o zamanlar city guide'lar (şehir rehberi) yükleniyordu. Örneğin Roma'ya mı gideceksiniz, Roma guide'ını yüklüyordunuz, restoranlar, müzeler, oteller.. nasıl gidilir, hangi tramvaya binilir vb. size ne lazımsa tüm bilgileri cebinizde taşıyordunuz. Bu hafta yurt dışına gideceğim, yıllar sonra yeniden cep bilgisayarıma bir şehir rehberi yükledim. Tıkır tıkır çalışıyor. Aslında biraz yavaş ama olsun, ne de olsa o, yaşayan bir dinozor sayılır...

NOT: Resimdeki daha yeni nesil bir cep bilgisayarı olan Palm Zire. Cep bilgisayarında şehir rehberi neye benziyor diye görmeniz için koydum. Basit ama işlevsel. Orada burada atılmış bir cep bilgisayarınız varsa, yolculuklarda elektronik bir city guide olarak kullanabilirsiniz. WCities'de Siyah-beyaz ve haritasız olan guide'lar ücresiz.

1 yorum:

Kürksever dedi ki...

Ben de geçenlerde Apple Newton ile Samsung'un yeni nesil UMPC'si arasında bir karşılaştırma okumuştum. Apple Newton 10 yıl geriden gelmesine rağmen "hands down" tercih edilmişti.

Böyle zamanının ilerisindeki cihazlar, yazılımlar, teknolojilar, hatta kitaplar, filmler, insanlar için ne düşüneceğimi bilemiyorum. Bir taraftan müthiş bir şey, ama diğer taraftan, zamana uymamak, zeitgeist'i yakalayamamak acı verici olmalı...

İnternet dünyasında bu konuyla ilgili soru, neden 10 yıl önce geocities, xoom vardı da mesela bloglar veya twitter yoktu? Tamam, sorunun bir bölümü teknolojinin gelişmesiyle ilgili, ama diğer bir kısmı, insanların "içerik" hakkında geleneksel medya formatları (gazete, dergi vs) tarafından koşullanmış beyinleri olmalı.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails