9 Kasım 2009 Pazartesi

Chanel'den öncesi


Bu aralar vizyonda olan Coco avant Chanel (Coco - Chanel'den önce) filmini izlemenizi şiddetle tavsiye ederim. Yazıya böyle paldır küldür giriş yaptım ama, sözün özü bu. 20. yüzyılın moda efsanesi Coco Chanel'in hayat hikayesinin modacı olmadan önceki kısmını anlatıyor film. 1971 yılında ölen Coco Chanel, benim için bir ikon değildi. Ben markayı, Coco Chanel'den daha çok tanıyorum. Bu nedenle bu film benim için hayli öğretici oldu diyebilirim. Modayla ilgilenin ya da ilgilenmeyin; sadece sinemayı sevdiğiniz için, sadece Audrey Tautou'yu görmek için ya da sadece Avrupa filmlerini sevdiğinizi için izleyin derim.

Anneleri ölünce babaları tarafından bir manastırın yetimhanesine bırakılan Gabrielle (Coco) ve kardeşi Adrienne'in hikayesini anlatıyor film. Önceleri barlarda şarkı söyleyen kardeşler, müşteriler arasından birer sevgili ediniyorlar. Adrienne için kariyer mariyer önemli değil. O, zengin bir adamın karısı olmak istiyor sadece. Gabrielle ise (barda söyledikleri bir sarkıdan dolayı ona Coco adı takılıyor) pek fıkırdak bir kadın değil. Hatta soğuk bile denebilir. Zaten bu haliyle bir müzik kariyeri de olamıyor... İşler ters gidince, alıyor başını zengin sevgilisinin (aslında hayranı mı desek, Coco'nun adamı pek iplediği yok çünkü) yanına gidiyor. Önceleri at binmeyi öğreniyor, zamanla sevgilisinin camiasında kendine yer edinmeye çalışıyor. Sosyete Coco'ya ters ama... Sevgilisi Baron'un kırdığı cevizin haddi hesabı yok, kendini eğlenceye ve at yarışlarına vurmuş. Kabarık elbiseli, korseli ve tüylü şapkalı kadınlar malikaneye geliyor, gidiyor. Coco bu insanların yanında sıkılıyor. Coco'nun o camiaya ayak uyduramaması ve sıradışı giyimi ("a la garçon" yani erkek çocuğu gibi) nedeniyle Baron da Coco ile ne yapacağını bilemiyor. Çünkü Coco, o devirde o sosyal sınıfa mensup bir insanın gururla taşıyacağı, cemiyete eşim ya da metresim diye takdim edebileceği bir kadın değil. Olmaya da çalışmıyor zaten...

Coco'nun parası yok, pulu yok, işi yok. Üstelik sevgilisinden de hayır yok. Bir İngiliz işadamına tutuluyor, fakat bu adam da sosyal statüsü için bir İngiliz Lordu'nun kızıyla evleniyor. Oliver Twist gibi yani. Hikayenin neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Neyse ki yetimhanede rahibelerden dikiş dikmeyi öğrenmiş. Bu konuda yetenekli. Üstelik bir stili de var. "Öyle olmaz, böyle olur" diyebiliyor. Yaşadığı dönemin anlayışına biraz ters olmakla birlikte (aslında ters değil, çağının ilerisinde), hazırladığı şapkalar sosyetik kadınlar arasında beğeniliyor, ilgi görüyor. Bu da Coco'ya kendi işini kurma cesaretini veriyor. O cesaretin altında biraz da sevgililerinden kendisine hayır gelmeyeceğini anlamış olması yatıyor. Borç parayla Paris'te ilk atölyesini kuruyor. Sonrasında işler büyüyor, büyüyor, büyüyor...

The Guardian
gazetesinde bir foto galeri yayınlanmış. Coco Chanel'in fotoğrafları var. Fotoğraflara bakınca, kelimenin tam anlamıyla "trendsetter" ve "cool" bir kadın göreceksiniz. Tabii şimdilerde tu-kaka olan sigara içmek o zamanlar çok "cool" bir şeymiş, bunu da göz önüne alın. Bu arada Audrey Tautou'nün de bu rol için biçilmiş kaftan olduğunu görüyoruz. Gerçekten Coco Chanel'in gençliğine çok benziyor (yaşlılığı bana Betül Mardin'i hatırlatıyor). Filmin fragmanını buradan izleyebilirsiniz.

Filmden sonra moda hakkında notlar:

* İnci kolye kadınları çok zarif gösteriyor. Keşke Türk kadınları altına düşkün oldukları kadar inciye de düşkün olsa...

* 1940'larda ve '50'lerde kadınsı şıklık ve zarafetin simgesi olan tayyörler, etek ve ceketler günümüzde neden şıklıkla alakası olmayan birer üniforma haline geldi acaba? (Hatırlayınız: Tansu Çiller, Nimet Çubukçu, Margaret Thatcher vs.) Burada kadınların bellerinin gittikçe kalınlaşması ve gittikçe daha büyük beden olmalarının etkisi olabilir mi?

* Yaratıcılık mutsuz insanlara mahsus bir şey. "Bu şey berbat!" veya "öyle olmaz, böyle olur" diyebilmekle alakalı. Bunu bir kez daha görüyoruz.

* Coco Chanel'in tarzını ve moda yaklaşımını çok takdir etmekle birlikte, Chanel'in alametifarkası olmuş o zincir saplı kapitone çantalardan hiç hazzetmedim, edemiyorum. Fakat Chanel'in kozmetikleri harika, şimdiki tasarımcısı Lagerfeld daha da harika : ))

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails