17 Mayıs 2008 Cumartesi

Kraliçe'nin patikleri



Geçen hafta, İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth'in Türkiye ziyareti boyunca yaptığı her şeyi saniye saniye medyadan izledik. Onu yedi, bunu giydi, şuna baktı, bunu sordu... En ciddisinden en magazin ağırlıklı olanına kadar tüm yayınlar, istisnasız gündemine bu konuyu aldı. Tatlı Hayat magazine pek itibar etmez. Ancak Kraliçe'nin ziyaretinden aklımda kalan bir küçücük noktayı aktarmadan geçemeyeceğim. Kraliçe, ziyareti sırasında Bursa'da Yeşil Cami'ye gitti. Adetlere uygun olarak camiye girerken başını bir eşarpla örttü ve ayakkabılarını çıkardı. Sonra yanında getirdiği beyaz patiklerini çorabının üzerine giydi (giymiş, biz basından izliyoruz...). Meşhur TV programlarında bu konu konuşulurken, Müjde Ar da bombayı patlattı, 'belki Kraliçe'nin ayakları kokuyordur' dedi. Ertesi gün bütün basında "Müjde Ar gaf yaptı" haberleri yer aldı. Lafı uzatmadan sadede geleyim: Günümüz kadınlarının ve erkeklerinin artık giyim-kuşam adabına özen göstermediğini ve görgü kurallarını takmadığını (aslında bilmediğini) gözlemliyorum. Oysa çoğu kuralın çıkışı böyle zarif insanların zarif davranışlarından kaynaklanır. Bana göre Kraliçe'nin umuma açık bir yerde ayakkabısını çıkardıktan sonra üzerine beyaz patik giymesi son derece zarif ve düşünceli bir davranış. Zira biz camilerde terli ayakkabılarımızı kapıda bırakır, terli ayak ve çoraplarımızla üzerinde dolaştığımız halıların üzerine oturur, sonra da namaz kılarken yüzümüzü dayarız. Kimse benim ayağım terlemez, kokmaz demesin. Belki Kraliçe'nin ayakları kokutuğu, belki üşüdüğü için giymiştir patikleri (kabul günlerine giderken bazı kadınlar da kendi patiklerini götürür ya yanında...). Belki fazlasıyla titizlikten, "aman ayağım değmesin" diye giymiştir. Belki de "insanlar burada ibadet ediyor, ayağımla basmayayım" diye düşünceli davranarak patikleri giymiştir. Her ne olursa olsun çok şık bir davranış oldu. Bence bundan sonra camide Cuma'ya giden erkekler de böyle yapsın. Özellikle yaz aylarında herkes çorapsız gezerken...

Seneler önce doğum gününe davet edildiğim bir ünlümüzün, duvardan duvara beyaz halı kaplı evine girerken yardımcısının "ayakkabılarınızı çıkarmanıza gerek yok" dedikten sonra hastane tipi mavi naylon galoşları elime tutuşturmasını hatırladım da... Bir salon dolusu ayağı galoşlu davetli düşünün. Görgülülük-görgüsüzlük meselesini açma gereği oradan geldi...

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails