4 Şubat 2010 Perşembe

District 9 "berbat" bir film mi? Oscar alabilir mi?

 
Önceki gün Oscar adayları açıklandı. Sinemalarda (en azından Türkiye'de) çok fazla gişe başarısı gösteremeyen bir film de en iyi film adayları arasındaydı: District 9 (Yasak Bölge adıyla gösterildi). Film gösterime girdiğinde Habertürk'ten Rahşan Gülşan filmi beğenmediğini ve "berbat" bir film olduğunu yazmıştı. Başka eleştirmenler de, asıl işi sinema yazarlığı olmayan Rahşan'ın kendi işine bakmasını söylemişti, o ne anlardı...

Oscar adaylığı açıklandığında, District 9'ı tekrar anımsadım ve bloguma film hakkında yazmamıs olmamın haksızlık olduğunu düşündüm. Elbette buraya her izlediğim filmi yazmıyorum (aslında yazsam ne çok hit alırım, internette en çok aranan kelimeler sinemayla ilgili). "Kayda değer" olanları tercih ediyorum. Tam da bu nedenle District 9'ı yazmamış olmak filme haksızlık olacaktı. Öte taraftan Rahşan Gülşan'ın neden "berbat" bulduğunu da çok iyi anlayabiliyorum, bununla ilgili de bazı yorumlarım olacak.



İzlemeyenler için kısaca özetlemek gerekirse, District 9'ın belgesel kurgusunda bir sinema filmi olduğunu ve hikayenin karmaşık bir kurguyla örüldüğünü söyleyerek başlayalım. 1980'lerde Güney Afrika'nın Johannesburg kentine yanaşan (inemiyor) bir uzay gemisinde, bilinmeyen bir hastalık nedeniyle kırılmanın eşiğine gelen uzaylıların dünyada "misafir" edilmeleriyle başlıyor her şey. Bu uzaylılar E.T.'dekinden çok Predator'dakilere benziyorlar. İri ve çirkin şeyler. İnsanlar bunlara kısaca "Prawn" (karides) diyor çünkü gerçekten böceğe benziyorlar. Fakat akıllılar, dilleri var, iletişim kuruyorlar, teknolojiden anlıyorlar. Bu nedenle insanlar onları dünyada bir süre "misafir" ediyor. Bu misafirlik 20 yıldan fazla sürüyor ve uzaylıların ahlak ve toplum düzeni kuralları (?!) olmadığı için şehrin dışında izole bir mülteci kampında gerçekleşiyor. Böylece zaten öteki olan uzaylılar, geçen 20 yılda iyice ötekileşiyorlar, başa çıkılamaz hale geliyorlar. Filmin konusu, sayıları binlerce olan uzaylıları daha büyük ve daha uzak bir kampa taşımak üzere mevcut kampın boşaltılmasını "barış" yoluyla sağlamaya çalışan bir Birleşmiş Milletler görevlisinin başına gelenler. Fakat gemilerindeki arızayı bir türlü gideremeyip dünyada mahsur kalmış bu dev karideslerin kamptan ayrılmaya hiç niyetleri yok. Üstelik tam da içlerinden birinin gemilerini çalıştıracak malzemeyi bulduğu sırada...

Sinemayla ilgili yazılarımda hep bahsederim. Bana göre sinema, dünyaya söyleyecek sözünüz varsa, bunu bir hikayeyle sarmalayıp ifade etme sanatıdır. Sözünüzün etkisi, hikayenizin gücüyle ve izleyici alıp götürmesiyle orantılıdır. İyi yönetmenlerden ya da oyunculardan kötü filmler görmemizin nedeni budur. Ya senaryo iyi değildir, ya da senaryoya yeterince bağlı kalınmamıştır. İyi senaryo, iyi hikayedir. Kahramanların yerine kendimizi koyabileceğimiz, dünyayı onların gözünden görebileceğimiz, olaylar ve mekanlar ne kadar absürd olursa olsun kendimizi kaptırabileceğimiz bir hikayedir. Eğer kendinizi kahramanların yerine koyabilirseniz, kendinizi filme kaptırırsınız. Koyamazsanız, bunun için sürekli bahaneler ararsınız. "Orası saçma", "burası mantıksız"... District 9'ın ilk 15-20 dakikası boyunca olaylar bir belgesel mantığında görgü tanıklarının ağzından aktarılıyor ve bu da alışık olduğumuz hikaye anlatma yöntemlerinden biri değil. Bu nedenle hikayeye girmemiz ve kimin kahraman olduğunu anlamamız uzun sürüyor. İşte bu uzun süre, kimi seyircilerin filmi yarıda bırakmasına neden olabilecek bir şey. Nitekim öyle olmuş, hikaye Rahşan Gülşan'ı hiç "sarmamış"... Rahşan filmi sonuna kadar izlemiş ama, niye sarmadığını açıklamak için o yazıyı yazmış. Bahse girerim filmi izleyip bu nedenle beğenmeyen pek çok kişi vardır.

Yönetmen Neill Blomkamp'ın (aynı zamanda senaryo yazarlarından biri) ve yapımcı Peter Jackson'ın iyi bir hikayenin nasıl olması gerektiği konusunda mutlaka yeterince bilgileri vardır. Fakat sürekli izlenen klasik hikaye anlatma yönteminin dışında bir şey denemişler. Bu bir kumar elbette. Fakat başarılı olursa, "doğruya giden yeni bir yol" bulmuş olacaklar ve bu da başarılarını pekiştirecek, filmi daha özel kılacak. Her ne kadar izledikleri yol izleyiciyi zorluyor olsa da bence District 9, hikayesini anlatmayı başarıyor, mesajını veriyor ve film bittiğinde damağımızda bir tat bırakıyor. Tam da bu nedenle Oscar adaylığını bileğinin hakkıyla aldığını düşünüyorum.

Geçenlerde Avatar hakkında yazdığım yazıda Avatar'ın kült film olamayacağını düşündüğümü yazmıştım. Yeri gelmişken burada bu konuyu hikaye üzerinden tekrar açıklayayım: Avatar hikayesini anlatmaya "bir zamanlar, Pandora adında bir gezegen varmış" diye başlıyor. Bildiğimiz, klasik hikaye anlatma yöntemi. District 9 ise bir haber programına konuşan devlet görevlilerinin parçaları birleştirmekte önce epey zorlandığımız bir olay hakkındaki bilgilerini anlatmasıyla başlıyor. Bu da insanda "bir dakika, bir dakika, anlamadım, her şeyi baştan anlat" deme isteği uyandırıyor. Hiç de alışıldık bir hikaye anlatma yöntemi değil. 21. yüzyıl insanı Avatar'ın anlatma yöntemiyle anlatılmış yüzlerce güzel hikaye izledi. Mesela Star Wars (gözümüze soka soka "bir zamanlar, çok uzak bir galakside..." diye başlar). Ama Star Wars'ın yapıldığı dönemde insanlarla uzaylı varlıkların, robotların aynı toplumda yaşaması ve birlikte bir bütün oluşturması fikri yoktu ya da çok zayıftı. Star Wars, hikayesine bizi inandırdı, zihinlerimizde böyle bir yaşam, böyle dünyalar imgelemi oluşturdu. Bu nedenle çok beğenildi ve kült film oldu. Oysa Avatar'ın çekildiği dönemde başka gezegende yaşam, insan olmayan akıllı varlıklar, uzaylıların değil insanların istilası vb. hikayelerin çoğu anlatıldı. Filmin Pandora'da değil Amazon Ormanları'nda geçtiğini varsaysanız film, özünde bir aşk ve kahramanlık hikayesi. Biz bunların çok çok iyi anlatıldığı pek çok örnek gördük. Avatar da çok güzel, çok etkileyici bir film olmakla birlikte, "kült olabilecek" yepyeni bir şey vermiyor bize. İşte bu nedenle District 9'ın Avatar'dan çok daha özgün ve iyi olduğunu düşünüyorum. Bence Oscar alma ihtimali "kesinlikle" var.

 District 9'ın fragmanını buradan izleyebilirsiniz.

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails